16 Ağustos 2018 Perşembe

Bir Ekonomik Operasyonun Anatomisi

Son günlerde TL aşırı değer kaybediyor. Türk Lirası yılbaşından bu yana yaklaşık %50 değer kaybetti. Ekonomiyi birazcık takip eden insanlar uzun zamandır ciddi bir kriz beklemekteydi. Özellikle 24 Haziran seçimleri sonrası Cumhurbaşkanı olarak kim seçilirse seçilsin krizin kaçınılmaz olduğu herkes tarafından dile getiriliyordu.

Kriz kapıya dayandı. Hükümet krizin varlığını kabul etmeyerek olayı Rahip Brunson olayı üzerinden bir “ekonomik savaşa” tahvil ederek meşrulaştırmaya çalışıyor. Oysa Emre ALKİN gibi akademisyen iktisatçılar bugünkü yaşananları “Ekonomiyi yönetenlerin yaptıkları bilinçli tercihlerin ve önceliklerin ürünü” olarak nitelendiriyor. Emre ALKİN bir muhalif değil. İktidara yakınlığıyla bilinen Kemerburgaz (Altınbaş) Üniversitesinin Rektör Yardımcısı. Alman Commerzbank’ın analizcisi Tatha GHOSE Mayıs 2018 sonunda Türk Ekonomisi üzerine hazırladığı raporda “TCMB’nin hayat belirtisi göstermediğini belirtip bu şekilde gider ve müdahalede gecikirse dolar kurunun 6 TL nin üzerine çıkabileceğini'' yazıyordu.

Hükümet takip ettiği “yanlış” ekonomi politikaları ile ekonomiyi ve devleti zayıflattı. Bu zayıflığı görenler açık bırakılan kapılardan girmeye çalışıyorlar.

            Öncelikle ülkemizdeki en büyük dolar alıcısı devlet. 2018 yılı içerisinde ödenecek dış borç ve olası bütçe açığı gerekçesiyle devletin ihtiyaç duyduğu para miktarı tam tamına 236 Milyar Dolar civarında. Bu doları bulabileceği yerde piyasa. Devlet dış borç  ödemelerini yapmak için piyasadan döviz toplamaktadır.

Hükümetimiz dolar bozdur diyerek bir taraftan dolar toplamaya çalışırken diğer taraftan TL’ nin değerinin düşmesini engellemeye çalışıyor. Bir taraftan da Türkiye'ye ekonomik savaş açıldığını ve operasyonlar yapıldığını söylüyor. Oysa tüm operasyonları biz kendi kendimize çekiyoruz.

İşte size mükemmel bir operasyon(!) örneği

İştigal alanında "tekel" olan bir kamu kuruluşunun işletim hakkının %55 i İmtiyaz sözleşmesi ile  21 yıllığına bir Arap ortaklığına (aralarında küçük bir de İtalyan ortak vardır) -kasasındaki 2 milyar dolar nakitle birlikte- 6.55 milyar Dolara "babalar gibi" devredilir. İmtiyazı elde eden ortaklık bu bedelin 1.3 milyar dolarını peşin öder. Kalanı zamana yayılarak eşit taksitlerle ödenecektir.

Satıştan önceki son bilançosuna göre kamu kuruluşunun o yılki karı -satış tarihindeki kurla-  2.1 milyar dolardır.

Satıştan birkaç yıl sonra bu Arap Ortaklığı kendi ortaklık yapısı içine yeni bir ortak daha alır. Böylece dışarıya karşı daha güçlü görünür. Bu yeni yapı 2007 de kredi kullanarak imtiyaz sözleşmesinden kaynaklanan borcu devlete öder.

2013 yılında bu kez 2007’de çektiği krediyi kapatmak ve refinansman amacıyla kredi aramaya başlar. Kimse kredi vermeye yanaşmayınca bir kısım siyasetçiler devreye girer ve nihayetinde Türk Bankalarının önderliğinde bir konsorsiyum bu Arap Ortaklığına 4.75 milyar Dolar (kredi tutarı aslında dolar + eurodur ancak bu euro o günkü parite ile dolara çevrildiğinde toplam tutar 4.75 milyar dolar olmaktadır) kredi verir. Bankalara teminat olarak kuruluşun %55 hissesini gösterir. İmtiyaz sözleşmesine göre hisselerin teminat olarak gösterilmesi yasaktır ama devlet katında birileri -Danıştayın itirazına rağmen- buna müsaade eder.

Bankalara kredi borcunu taksitle ödeyecek olsa da taksit dönemi geldiğinde taksitleri ödemez. 1, 2, 3 derken devletin bir yetkilisi bankaları icrai işlemler yapmamaları konusunda uyarır.

Bankalar icrai işleme geçemezler ancak devlete baskı yapmaya başlarlar. Devlet uzun süre dirense de nihayetinde bu kuruluşun imtiyaz sözleşmesi ile devrettiği %55 hissesine el koyar. Kredi sözleşmesi gereği bankaların bu %55 hisseye rehin hakkı vardır.

Şimdi bankalar rehin hakları bulunan bu %55 hissenin (faizler + 4.75 milyar dolar karşılığında) devletçe satın alınmasını istemektedir. Oysa bugün bu hisselerin değeri 2.5 milyar Doların altındadır.

Kuruluşu işleten Arap Ortaklığı geçen 11 yıllık sürede yaklaşık 6.62 milyar dolar temettü yani kar payı almış ve yurtdışına çıkarmıştır. İmtiyaz sözleşmesi kapsamında devredilen gayrimenkullerin neredeyse tamamını satıp paraya çevirmiştir. Buradan ne kadar gelir elde ettiği belli değildir. Bu paralar da ortalıkta görünmemektedir.

Yine piyasaya miktarı net olarak bilinmemekle birlikte 19 milyar TL ile 37 milyar TL  arasında değişen miktarda ticari borcu bulunduğu konuşulmaktadır. Kuruluşun mülkiyeti devlete ait bulunduğundan ve hisselere de devlet tarafından da el konulmuş bulunduğundan tüm  bu borçlar hazineye kalacak gibi görünüyor.

Özelleştirildiği tarihte yaklaşık 53 bin kişinin çalıştığı kuruluşta bugün bu sayı 30 bin civarındadır. Diğer çalışanların bir kısmı başka kurumlara geçmiş , bir kısmı emekli olmuş bir kısmı da işsiz kalmıştır. En az 20 bin istihdam da yok edilmiş durumda.

Hülasa;

Adamlar gelmiş 1.3 milyar dolar yatırıp 11 yıl sonra -kasadan gelen 2 milyar dolar hariç- 6.62 milyar dolar alıp gitmiştir. Gayrimenkullerden elde ettiği gelir ve piyasaya taktığı borç da cabasıdır...

Buyrun size ülkeye karşı yapılmış bir operasyon...

Böyle yönetilen bir ülkede yabancının operasyon çekmesine gerek yok ki…

...

Bunları dile getirdiğimiz için biz "vatan haini", "sosyalmedya teröristi" olurken tüm bunlara yolverenler gözyumanlar vatansever öyle mi?


            Hass...