26 Temmuz 2019 Cuma

Türkiye İttifakı ya da Yenikapı Ruhuna Dönüş...

Türkiye İttifakı ya da Yenikapı Ruhuna Dönüş...

Son günlerde özellikle dış politikada yaşanan dalgalanmalar, F-35 krizi, S-400 füze sisteminin alınması , Doğu Akdeniz kıta sahasında petrol ve gaz arama çalışmalarıyla ilgili tartışmalar sonrasında siyasi arenada bir "Türkiye İttifakı" kurulmasından sözedilmeye başlandı.

Bu tartışmaların ortasında İyi Parti Grup Başkan Vekili ve İstanbul milletvekili Yavuz Ağıralioğlu'nun aslında Anadolu Ajansına verdiği ancak kırpılarak Akit Gazetesi (!)nde yayınlanan mülakatında dile getirdiği İttifakın kurulması ve bu ittifakın "Yenikapı Ruhunu Canlandırılması" ile sağlanması söylemi gündemi meşgul etmeye başladı.

Herşeyden önce belirtelim ki Yavuz Ağıralioğlu'nun röportajda dile getirdiği "Tayyip Bey'in iradesi Devletin iradesidir" sözü Siyasal İslamcı pragmatist akla her alanda kullanabileceği bir "maymuncuk" verdi. Hükümetin icraatlarını her eleştirmeye kalktığınızda bu sözü duyabilirsiniz artık.

Türkiye 17 yıldır hukuken AKP iktidarı fiilen R.T. Erdoğan tarafından yönetiliyor. Onun bilgisi ve istemi dışında yaprak kımıldamıyor.

Peki Tayyip Erdoğan ülkeyi nasıl yönetiyor?

Tabii ki "kapalı devre" "aile şirketi" gibi. Çoğunlukla akraba ve eş-dost eksenli, liyakata önem vermeyen, adalet gözetilmeyen, ben yaptım oldu mantığının hakim olduğu, israfın şahikaya ulaştığı, kimsenin -ya da yakın çevre dışında kimsenin- dinlenmediği ve düşünce, görüş ve uyarılarına itibar edilmediği, muhalefetin ve uyarılarının ciddiye alınmadığı, özellikle milli mevzularda istişare ve meşverete primin tanınmadığı, kimseye bilgi verilmeyen, kimseyle bilgi ve veri paylaşılmayan, hukuki denetim mekanizmalarını çalıştırmayan bir anlayışla...

Ülkeyi 17 yıldır bu anlayışla yöneten birinin bugün kurulacak bir "Türkiye İttifakı"nda bu anlayışı terketmesi mümkün mü? 17 yıl sonra kendi ve "kapalı devre ailesi(!)" dışında birilerini dinlemesi, istişare etmesi, meşverette bulunması mümkün mü?

Üstelik bunun muhalefeti "beka sorunu" olarak gören ve bunu daha 2 ay öncesine kadar dillendiren, muhalefeti ve kendisine oyvermeyen %50'lik bir kitleyi "vatan haini" olarak yaftalayan biri tarafından yapılması mümkün mü?

Muhalefet lideri Meral Akşener hakkında soruşturma açtırıp 2,5 yıl hiçbir işlem yapmadan beklettirip İstanbul seçimlerinin yenilenmesi gündeme geldiğinde soruşturmayı hareketlendiren ancak gizlilik kararı verdirerek Meral Akşener'in kendisi hakkındaki soruşturmayı bile takip etmesini engelleyen , hukuk dışına çıkmakta beis görmeyen, gerektiğinde emrindeki hukuku muhalifleri aleyhine bir şantaj aracı olarak kullanmaktan çekinmeyin biri için bu mümkün mü?

Bu ülkede bu sorulara evet diyecek 1 kişi bulamazsınız.

İttifak kurulmuş olsa bile birşey değişmeyecek ve ülkeyi dar kadrosu ile R.T. Erdoğan ve keyfi yönetecek. Yönetmeye devam edecek. Erdoğan'ın birilerinden görüş alacağını, birilerini dinleyeceğini mi sanıyorsunuz? Bu şartlarda ittifak kurmanın ya da ittifaka girmenin (Erdoğan ve AKP dışında) kime ne faydası var? Aleni olması gereken Merkez Bankası net döviz rezervinin bile kimse tarafından bilinemediği bir ortamda nasıl bir ittifak kurulmasını bekliyorsunuz?

15 Temmuz sonrası bizzat R.T. Erdoğan'ın ortaya attığı ve istediğini aldıktan sonra yine bizzat Erdoğan'ın boğarak öldürdüğü "Yenikapı Ruhu"nu yeniden canlandırmanın ülkeye ne faydası olacaktır? 15 Temmuz Ruhu ülkeye ne kazandırmıştır? Şunu kazandırdı diyebileceğiniz bir tek şey söyleyin. Fetö ile mücadele mi? Onun nasıl yapıldığını, kurulan fetö borsalarını, Maklube sofrasından kalkmayan siyasileri, belediye başkanlarını, damatlara dokunulmamasını hepimiz görüyoruz. Bizzat AKP milletvekilleri ekabir fetöcülere para karşılığı dokunulmadığını söylüyor. İşte Fettah Tamince ortada.

Bizzat Erdoğan'ın çağrısı ile oluşan Yenikapı ruhu ile Erdoğan yukarıda kısaca belirttiğimiz yönetim anlayışından vaz mı geçmiştir? Yenikapı mitingine kapılan siyasilerle istişarede mi bulunmuştur? Herhangi bir konuda fikirlerine mi başvurmuştur? Toplumda birlik ve beraberliği mi sağlamıştır? Bu amaçla uygun bir dil ve söylem mi kullanmıştır? Yoksa birleştirici bir yol ve söylem yerine kin ve nefreti mi körüklemiştir? Taraftarı %50 yi diğer %50 ye düşman mı etmiştir? 15 Temmuz gecesi sokağa birlikte çıkan insanlar AKP söylem ve politikaları ile düşman kardeşler vaziyetine gelmemiş mıdır?

O halde vurgu yapılan Türkiye ittifakı nedir?

Türkiye İttifakı çağrısı bize 17 yıllık AKP iktidarı ve Erdoğan davranışları eşliğinde "Siyasal İslamcı Pragmatizmi"nden başka hiç bir anlam ifade etmemektedir. 15 Temmuz sonrası Yenikapı mitingi bir nev'i güçlüye biat etme seramonisine dönüstürülmüştü. En azından Erdoğan ilerleyen süreçte öyle kullanmıştı.
Bu çağrı her alanda iflas eden AKP politikaları ve Erdoğan için "konkordato" ilanı ve zaman kazanma çabasıdır. Bir anlamda yeni bir biat isteme ve sıkıntıları giderme, hergeçen gün yükselen homurtuları susturma çabasıdır.

Bugün Yenikapı mitingine katılan muhalefet partileri Akplilerce "Yenikapı Ruhunu" sabote etmekle suçlanmakta , kontrollerindeki %95 lik medya gücü ile bunu herkesin zihnine sokmaktadırlar. Yarın aynı duruma Türkiye İttifakına katılacaklar düşecektir.

Kimse Türkiye'nin bekası filan demesin. O kavram bazıları için bir il belediyesini kazanmak adına 1 gecede terkedilebilecek birseydir...