11 Mayıs 2016 Çarşamba

Bir Millet Yaratmak(!)



          İslamcıların (!) en çok kullandıkları kavramlardan biri "Milli" kavramıdır. Bununla birlikte aynı anlamda kullanılan "Ulus" kavramından nefret ederler. Oysa sözlük anlamı aynıdır. Türk Dil Kurumunun sözlüklerinde bir arama yapılırsa Millet = Ulus sonucunu verir. Aynı anlama gelen iki sözcükten birini kullanıp diğerinden nefret etme bu coğrafyaya ait bir durum. Ancak bu durum sadece İslamcılara has bir durum değil. Türk solu da Milli yerine ulusal , millet yerine ulus , milliyetçi yerine ulusalcı kavramlarını kullanmayı tercih ediyor. Kendilerini Türk Milliyetçisi olarak tanımlayan grubun içerisinde yeralan ve kendisine Türkçü diyenler ulusal kavramına yakın dururken Kendisini Türk-İslam Ülkücüsü olarak tanımlayanlar "Milli" kavramını kullanmayı tercih ediyor.

          Bu Milli ve ulusal kavramlarına yüklenen anlamlarla ilgili bir durum. Milli kavramı bünyesinde dini bir içerikte taşıyor. Bu dini içerik münhasıran islami bir renk taşıyor. Bu itibarla kullanılan kavram aslında dine bakışı da yansıtıyor. Düşünce dünyasında islami referansların baskın olduğu kişi ve gruplar "milli" kavramını kullanırken seküler referansların baskın olduğu kişi ve gruplarda ulusal kelimesini kullanmayı tercih ediyorlar.

          Gariptir.

          İslamcılar (!) milli kelimesini sıkça kullanmalarına rağmen milliyetçilik fikrine karşıdırlar. Hatta milliyetçilik fikrini neredeyse küfürle eş tutarlar. İslamcılıkta ileri gidenler milliyetçiyim diyenleri kafirlikle itham ederler. Millet yerine İslam ümmetinden bahsederek ümmetçilik fikrini savunurlar. Kurulacak bir İslam Devletinde tüm müslümanların bir arada yaşamalarını bir bütün olmaları gerektiğini savunurlar. Bir bütün olarak onların arzu ettiği gibi yaşandığında 200-300 sene sonra aynı dili konuşan , aynı coğrafyayı paylaşan , aynı ülküye ulaşmayı amaçlayan , ortak tarihe sahip "ümmet" adı verilen ama içerik olarak millet tanımına uyan yeni bir etnik yapının (milletin) ortaya çıkacağını görmezler.

           İlginçtir. İslamcılar milliyetçilik mevhumunu küfür olarak nitelendirip milliyetçiliğe karşı çıkarken sadece Türk Milliyetçiliği fikrine karşıdırlar. İran'daki İslamcı yönetimin yaptığı Fars Milliyetçiliğini eleştirmek şöyle dursun alkışlarlar. Keza Türk Milliyetçiliğine karşıdır ancak Kürtçülük Hareketlerini desteklerler. Türk'üm diyen kafirdir ama Kürt'üm diyen mazlum.

          Aynı durum Türk Solu içinde geçerlidir. Türk Ulusalcılığına faşizm derken 1970'lerden itibaren Kürt Halk Hareketlerini desteklemek adına Kürt Faşizmini var ettiklerini görmezler. 2000'lerden sonra Kürt Faşizmine vagon olduklarını farketmezler. Maalesef Türk Sol Hareketleri bugün farkına varmadan doğurduğu kürtçülük hareketine (PKK'ya) kuyruk olmuştur.  Sol düşünce önce milleti halklara bölme sonrada bu halkları ortak bir amaç çerçevesinde bir araya getirme muradında olduğunu ileri sürüyor.

         Millet olarak adlandırılan topluluk ortak bir tarih , kültür ,inanç , mefkure birliği etrafında oluşmuş homojen bir topluluktur. Bu homejen topluluğu çeşitli farklılıkları öne sürerek ayrıştırıp parçaladıktan sonra tekrar bir araya getirmeye çalışmak -hele Türkiye'de yaşanan ve 30 yıldır devam eden kanlı bir süreçten geçildikten ve iki topluluk arasına "kan" girdikten sonra bir araya getirmek- mümkün değildir. Solcularımız 1000 yıllık nadide bir vazoyu kırdıktan sonra tekrar yapıştıracakları ve yapıştırılan vazonun eski vazodan daha iyi olacağı iddiasındadır.

          PKK ya da Kürt Ulusalcılığı Solun bu millete attığı en büyük kazıktır. Solun attığı bu kazığa İslamcılar hep sempati ile bakmış ve desteklemişlerdir. 1990'larda Solcu milletvekilleri , gazeteciler ,aydınlar(!) PKK kamplarına ziyarete giderken Milli Görüşçü İslamcılarımız da onlarla beraberdir. Örnek mi istiyorsunuz İşte Rafah Partili Fethullah Erbaş...

         ...

         Kürtçülük kavramı 1850'lerden itibaren başta Rusya olmak üzere batılı ülkelerce o tarihlerde Osmalı Devletini bugün ise Türkiye Cumhuriyeti Devletini parçalamak üzere kullanılan argümanlardan biridir.

         Osmanlı Döneminde Cizre Beyleri kullanılırken bugün PKK kullanılmaktadır. Maalesef ülkeyi 15 yıldır yukarıda kısaca bakış açısını verdiğimiz İslamcılarımız yönetmektedir. PKK ve Kürtçülük hareketlerine bakışı şaşı olan AKP iktidarından probleme Türk Milleti açısından doğru bir çözüm beklemek mümkün değildir. Yapılan icraatlar incelendiğinde AKP'nin bir Kürt Devletine doğru asgari şartları oluşturmak için tüm gayretiyle çalışmaya devam ettiğini söylemek mümkündür.

          Bu söylediklerimizi abartılı bulabilirsiniz ancak itiraz etmeden yazının sonuna kadar okuyun lütfen.

          Bir devlet için asgari şartlar nedir?
   
          Devlet olarak nitelendirilecek yapının hakimiyet sağladığı bir alan olacak yani coğrafi bir bölge , Bu coğrafyayı dolduracak bir millet olacak. Bu millet Devlet kurma ve yaşatma kültür ve tecrübesine sahip olacak...

           Oluşturulacak devlet için coğrafi bölge bellidir. Türkiye'nin güneydoğusu , Irak'ın kuzeyi ,İran'ın batısı ve Suriyenin Kuzeydoğusu. Suriye'nin Kuzeydoğusu ve Irak'ın kuzeyi fiilen Kürt ulusalcı hareketlerinin hakimiyeti altındadır. Türkiye'nin güneyi için hakimiyet mücadelesi devam etmektedir. Yani alan bellidir ve bu alanın en azından bir bölümünde fiili hakimiyet sağlanmıştır.

           İkinci olarak bu alanı dolduracak ve milllet vasfına erişmiş topluluğun sağlanması.

           Burada sıkıntı yaşanmaktadır. Kürt Milleti henüz oluşturulamamıştır. Bunun oluşturulması gerekmektedir.
            Millet nasıl oluşur?
            Önceliklerden biri dini birliğin sağlanmasıdır ki çoğu -görece- sünni müslümanlardan oluşan bölge halkı ile bu birlik sağlanmıştır.  Din birliğinin sağlanması büyük oranda kültür birliğinin sağlanmasını da beraberinde getirmektedir.
            İkincisi dil birliği. Dil konusunda sıkıntı yaşanmaktadır. Bugün grameri olan Kürtçe isimli ortak bir dil mevcut değildir. Birbirini anlamayan 5 ana lehçe ile pek çok küçük lehçenin konuşulduğu bir dil kümesi sözkonusudur. Kurmanci , Sorani , Gorani , Lorani ve Zazaca. Bu lehçeleri konuşanlar birbirini anlamamaktadır.
            Bu lehçelerden birinin ya da birkaçının ortak anadil haline getirilmesi ya da kişilerin birden fazla lehçeye hakim olarak bir birini anlaması ve dil birliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu nasıl sağlanacaktır? İşte burada AKP iktidarı imdada yetişmiştir. Anadilde eğitim adı altında Kürtçe serbest bırakılmış ve kursların açılmasına izin verilmiştir. Akabinde TRT kanallarından biri 2008 yılından itibaren "TRT Kurdi" adı ile kürtçe yayına başlatılmıştır. 24 saat uydu üzerinden tüm bölgeye yayın yapılmaktadır. Garip olan ise kanalın yayına başladığı dönemde PKK'ya ait  Roj Tv'nin özellikle haber bültenlerini Türkçe yapıyor olmasıdır.
             Milli bir tarihin oluşturulması gerekmektedir
             Bunun için ortak bir geçmiş , kahramanlık olayları ve kahramanlar gerekmektedir. 1850'lerden beri Rusların gayretleri ile kafalar bulandırılmışsa da tarih birliği hala sağlanamamıştır. Kürt tarihi oluşturmak için müthiş bir gayret vardır ve çalışmalar devam etmektedir. Kürtleri eski mezopotamya medeniyetine bağlama çalışmaları birazda bölgenin dine bakışından dolayı istenen amaca ulaşamamıştır. Bunun farkedilmesi üzerine İslam tarihinde öne çıkmış isimleri kürtleştirme çalışmaları devam etmektedir. Cizre beyleri Bedirhanların soylarını Halid Bin Velid'e dayandırmaları , kardeşlerinin isimleri Böri ve Turanşah olan Türk Selahaddin Eyyübü'nün kürt olduğunun ileri sürülmesi gibi.
              Geçtiğimiz yıl yaşanan Kobani savaşını da bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Orada aziz devletimizin de (AKP iktidarının demek daha doğru aslında) katkılarıyla bir kahramanlık hikayesi yazılmak ve kürt tarihine armağan edilmek istendi. Suriye , Kuzey Irak ve Türkiye Kürtlerinin ortak yazacağı ve bu grupları biraraya getirecek , birleştirecek ortak bir kahramanlık destanı...

                Devlet kurmak kolaydır ama o devleti yaşatmak ciddi bir tecrübe , birikim ve kültür ister. Kürt hareketine destek veren bütün büyük aktörler bunun bilincindedir. Kuzey ırakta oluşturulan bölgesel kürt yönetimi ABD kucağında olgunlaştırılmaya çalışılmaktadır. Suriye'deki oluşum aşiret yapılanması gibi olup kendi ayakları üzerinde duracak pozisyonda değildir. Kobani savaşı göstermiştir ki dışardan yardım olmadan gerek Kuzey Iraktaki gerekse Suriye'deki kürt oluşumlarının yardımsız ve devlet kültürü olmadan ayakta kalması mümkün değildir. O halde devlet tücrübe , birikim ve kültürü sağlanmalıdır. Erken doğan ya da yeterince güçlü olmayan çocuğun küvezde güçlendirilmesi ve büyütülmesi gibi...
                Burada da AKP iktidarı sorumluluğu üzerine alarak Türkiye'ye ne katkı sağlayacağı bilinmeyen "Mahalli İdareler Kanunu"nda değişiklik yaparak -adeta eyalet gibi- mali özerkliğe sahip büyükşehirler oluşturmuştur. Kürt ulusalcı hareketleri  yerel yönetimini aldıkları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin büyükşehirlerini staj alanı olarak kullanmaktadır ve bunun yolunu AKP iktidarı açmıştır.

                Solun attığı tohum İslamcılarımız eliyle topraktan çıkartılmış ve etrafı çevrilerek koruma altına alınmıştır. Millet mefhumuna ve milleyetçiliğe karşı olan bu iki grubun (sol+İslamcı) elinde yeni bir millet ve yeni bir devlet oluşturulmaktadır.

                ...

               MHP kongreye gidip Meral Abi genelbaşkan seçildiğinde bu coğrafyadaki tüm dertler bitecektir.(!!!)