17 Ağustos 2017 Perşembe

TÜRKİYE : Bir Varmış Bir Yokmuş...



Son günlerde iktidar yandaşı gazetecilerden(!) ilginç yazılar geliyor. Sürekli olarak Türkiye’nin kuşatılmakta olduğuna vurgu yapıyor ve harici düşmanların Türkiye’ye karşı işbirliğinden bahsediyorlar. Dün dünyada oyun kurucu olduğunu iddia ettikleri Türkiye'nin bugün kuşatılmışlığından bahsediyorlar. ABD’nin Türkiye’nin komşusu ülkelerde 8 yeni üs kurduğundan şikayet ederken Türkiye’de 22 tane üssünün bulunduğu gözardı ediliyor.

Bu gazetecilerden birisi de Yeni Şafak Gazetesinden(!) İbrahim KARAGÜL. 11 Ağustos ve 15 Ağustos’ta 2 köşeyazısı kaleme aldı. İlk Köşe yazısına “Acil Müdahale Şart: Yoksa o gün dizlerimizi döveceğiz” başlığını atarken 15 Ağustos’ta yayınlanan köşeyazısı da “Hatay’a da Göz Dikecekler mi?” başlığını taşıyordu.

Genel hatlarıyla he iki yazının konusu da aynı. İlk yazısında Ortadoğu’da birilerinin harita çalışması yaptığını ve Türkiye’nin kandırıldığını ileri sürüyor. ABD’nin Türkiye’yi sürekli oyaladığını ve kandırdığını bunu yaparken içeri de başta fetö olmak üzere bazı kişileri kullandığına vurgu yapıyor. İdlib’deki mücadelenin Türkiye açısından önemli bir nokta olduğunu , bu noktaya müdahele edilmezse bugün Suriye’nin kuzeyinde yapılan savaşın bir benzerinin “Anadolu İçlerine” taşınacağı endişesini dile getiriyor.

İkinci yazısında aynı endişeleri dile getirirken bu kez haritaların dolaştırıldığını , ileride sınır değişikliğinin gündeme gelebileceğini ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünün tartışılabileceğini beyan ile Hatay ismini zikrediyor. Bunu yaparken de vurgu amacıyla Hatay ismini zikrettiğini aslında bugün için böyle bir durumun sözkonusu olmadığını da ifade ediyor.

Yazısında çok ilginçtir mevcut Suriye savaşından en kazançlı çıkan tarafın PKK/PYD olduğunu da belirtiyor. 2000’li yılların başında bitme noktasına gelmiş olan PKK bugün “Devlet” kurma noktasında. Bu duruma ilişkin olarak AKP’ce Kobani’de PYD ye yapılan yardımdan ya da PYD’nin yollarına Ankara’da serilen kırmızı halılardan bahsetmiyor.

KARAGÜL yazısında özellikle son 30 yılda Türkiye’ye karşı “zamana oynama” stratejisi izlendiğini ve Türkiye’nin aldatıldığına vurgu yapıyor. Ancak bu 30 yıllık dönemin 15 yılında AKP’nin iktidarda olduğunu söylemiyor.

Bu durumdan dolayı ABD/İNGİLTERE/İSRAİL başta olmak üzere dışarıda yabancı güçleri sorumlu tutarken içeride Fetö, sol ve muhafazakar kesimleri suçluyor. Dahası  bu grupları ABD ve Batı ile irtibatlandırarak ileride yaşanabilecek  Türkiye aleyhine bir operasyonun batının güdümünde olan bu gruplar eliyle gerçekleştirileceğini ileri sürüyor. Muhafazakar kesimler ibaresinden üstüörtülü olarak suçladığı kesim AKŞENER önderliğindeki MHP muhalifleri ile bizim gibi insanlar…

Görünen o ki “İdlib’e müdahale” edilirken “içerideki alternatif kişi ve gruplara” da operasyon çekilmesini istiyor.

Her iki yazının özelliği Türkiye’nin “toprak bütünlüğünün” tartışmaya açılabilecek bir noktada olduğu sonucunu vermesi. KARAGÜL her ne kadar “Hatay” ismini dikkat çekmek amacıyla zikrettiğini beyan etse de sonuçta “Hatay” ismi zikredilmiş durumda.

 KARAGÜL , Ortadoğu’daki mevcut durumdan Siyasal İslamcılar ve AKP dışında herkesi sorumlu tutarken bugüne kadar AKP’nin izlediği Suriye politikasının hatalı olduğuna dair bir tek satır yazamamış.

Sözde bu arkadaş Ortadoğu Uzmanı…

KARAGÜL ‘ün ortada dolaştığını söylediği haritalardan yeni haberdar olduğunu düşünmek saflık olur. ABD’nin Dışişleri Eski Bakanı C. RİCE 07 Agustos 2003 te Washington Post’ta çıkan “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı köşeyazısında “içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkenin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini” yazıyor. Kaldı ki bu yazıdan çok daha önce AKP cenahının bu projeden haberi var. Hatta bu projeyi uygulamaya koymayı kabul ettikleri için iktidara taşındılar. Projenin adı “Büyük Ortadoğu Projesi”dir. Yani kısaca “BOP.” (BOP’un Türkiye ayağı ile ilgili “Yerli ve Milli 2-3-4-5” ile “Yerli ve Milli’den Milliyetçiliğe 1-2” isimli yazılarımıza bakabilirsiniz. 15 Temmuz’un da BOP kapsamında icra edildiğini 15 Temmuzla ilgili yazılarımızda ifade etmiştik.)

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın pek çok kez “Obama ile birlikte Eşbaşkanı olduğunu” söylediği meşhur proje.

Recep Tayyip ERDOĞAN daha önce pek çok kez “BOP Eşbaşkanı” olduğunu canlı yayınlarda ve miting meydanlarında açıkça ifade etmişti. Kendisi uzun süredir bu konuya değinmese de bugüne kadar “BOP eşbaşkanlığından ayrıldığı ya da projenin sona erdirildiğine” dair bir açıklamasına şahit olmadık. Bu durumda projenin ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın eşbaşkanlığının  devam ettiğini söylemek mantıklı bir yaklaşım olacaktır.

“Türkiye Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip ERDOĞAN’ın eşbaşkanı olduğu proje Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tartışılır hale getirmiş durumda. ERDOĞAN destekçisi KARAGÜL ise ERDOĞAN dışındaki herkesi BOPçularla işbirliği yapmakla Türkiye’ye bölünmenin eşiğine getirmekle suçluyor. Dahası yazdığı yazılar ile ERDOĞAN’ın etrafında kenetlenin ve safları sıklaştırın diyor.

Yazısında “Hatay” isminin zikredilmesi söylediği kadar masum bir durum değil. BOP bünyesinde oluşturulmak istenen Kürdistan ve onun Akdeniz’e açılacak kapısı olan “Kürt Koridoru” 2 eksik parça hariç tamamlandı. Bu parçalardan biri “Fırat Kalkanı” ile Türkiye’nin eline geçen Suriye toprağı. Herkes biliyor ki bu bölgeden Türkiye istendiği an çıkartılır. Türkiye’nin burada kalmasını sağlayacak bir hukuki zemin yok. Diğer parça ise bir Türkiye toprağı olan “HATAY.”  Ve Hatay ismi değiştirilecek harita kapsamında dillendirilmeye başlandı.

Bu yazıları yine Yeni Şafak Gazetesi yazarı olan Yusuf KAPLAN’ın yazısı takip etti. “Dikkat! ABD, Türkiye’nin altını oyuyor adım adım…” başlığını taşıyan yazısında Batı’nın Türkiye’yi kuşattığını söyleyip “Sözü özü: Birbirimizle uğraşmayı bırakalım, dik duralım, Türkiye’ye yapılacak muhtemel saldırılara karşı askerî bakımdan hazırlıklı olalım, savunma sanayimizi güçlendirelim ve bu arada Çin, Rusya, Brezilya gibi eksen ülkelerle ekonomik ve stratejik ilişkilerimizi derinleştirelim, derim” şeklinde KARAGÜL ile aynı çağrıyı tekrarlıyor.

Yazıda geçen bir cümle ilginç. Türkiye için “yumruğunu  masaya vurabilecek kadar güçlü değil henüz” derken Tayyip ERDOĞAN için zikredilen “Dünya Lideri” sıfatının aslında hamaset  ya da “Tayyip ERDOĞAN’ın kendi -iç- dünyasının lideri olduğu söyleminden başka bir anlam ifade etmediğini itiraf ediyor.

Her iki yazarın yazılarından çıkan sonuç 15 yıldır uygulanan AKP politikalarının iflas ettiği ve bu politikalar  neticesinde Türkiye’nin varlık-yokluk sınırına dayanmış olduğudur. Bu yazılar AKP eliyle Türkiye’nin yıkılmasının an meselesi olduğunun itirafıdır. Şimdi ülkeyi bu hale getirmiş bir partinin ülkeyi kurtaracağına inanmamızı ve sesimizi çıkarmadan çevresinde saf tutmamızı istiyorlar. Tüm siyasi muhalefeti ABD ve türevleriyle irtibatlı olmakla itham ederek olası bir itirazı da şimdiden maskelemeyi hedefliyorlar.

Aynı Gazetenin yazarlarının aynı dönemlerde birbiri ardına aynı içerikte yazılar yazmaları ise aynı kaynaktan beslendiklerini ve aynı yapıya hizmet ettiklerini gösteriyor.  

Rahmetli Durmuş HOCAOĞLU 2009 yılında 2023 isimli bir dergiye verdiği mülakatta “Türkiye 2023 Senesinde Mevcut Olmayabilir” diyordu. Kehaneti doğru çıkmak üzere.

Türkiye kendisini yöneten yöneticiler eliyle parçalanıyor. Yusuf KAPLAN’ın da yazısında ifade ettiği gibi “Türkiye, dışardan fiilen işgal edilmedi, edilemedi ama Kale içerden ele geçirildi.”

Mehmet GÖRMEZ’e haber edin. Gelip Türkiye’nin selasını da okusun…