Son
günlerde iktidar yandaşı gazetecilerden(!) ilginç yazılar geliyor. Sürekli olarak
Türkiye’nin kuşatılmakta olduğuna vurgu yapıyor ve harici düşmanların
Türkiye’ye karşı işbirliğinden bahsediyorlar. Dün dünyada oyun kurucu olduğunu iddia ettikleri Türkiye'nin bugün kuşatılmışlığından bahsediyorlar. ABD’nin Türkiye’nin komşusu
ülkelerde 8 yeni üs kurduğundan şikayet ederken Türkiye’de 22 tane üssünün bulunduğu gözardı ediliyor.
Bu
gazetecilerden birisi de Yeni Şafak Gazetesinden(!) İbrahim KARAGÜL. 11 Ağustos
ve 15 Ağustos’ta 2 köşeyazısı kaleme aldı. İlk Köşe yazısına “Acil Müdahale
Şart: Yoksa o gün dizlerimizi döveceğiz” başlığını atarken 15 Ağustos’ta
yayınlanan köşeyazısı da “Hatay’a da Göz Dikecekler mi?” başlığını taşıyordu.
Genel
hatlarıyla he iki yazının konusu da aynı. İlk yazısında Ortadoğu’da birilerinin
harita çalışması yaptığını ve Türkiye’nin kandırıldığını ileri sürüyor. ABD’nin
Türkiye’yi sürekli oyaladığını ve kandırdığını bunu yaparken içeri de başta
fetö olmak üzere bazı kişileri kullandığına vurgu yapıyor. İdlib’deki mücadelenin
Türkiye açısından önemli bir nokta olduğunu , bu noktaya müdahele edilmezse
bugün Suriye’nin kuzeyinde yapılan savaşın bir benzerinin “Anadolu İçlerine”
taşınacağı endişesini dile getiriyor.
İkinci
yazısında aynı endişeleri dile getirirken bu kez haritaların dolaştırıldığını ,
ileride sınır değişikliğinin gündeme gelebileceğini ve Türkiye’nin toprak
bütünlüğünün tartışılabileceğini beyan ile Hatay ismini zikrediyor. Bunu
yaparken de vurgu amacıyla Hatay ismini zikrettiğini aslında bugün için böyle
bir durumun sözkonusu olmadığını da ifade ediyor.
Yazısında
çok ilginçtir mevcut Suriye savaşından en kazançlı çıkan tarafın PKK/PYD
olduğunu da belirtiyor. 2000’li yılların başında bitme noktasına gelmiş olan
PKK bugün “Devlet” kurma noktasında. Bu duruma ilişkin olarak AKP’ce Kobani’de
PYD ye yapılan yardımdan ya da PYD’nin yollarına Ankara’da serilen kırmızı
halılardan bahsetmiyor.
KARAGÜL
yazısında özellikle son 30 yılda Türkiye’ye karşı “zamana oynama” stratejisi
izlendiğini ve Türkiye’nin aldatıldığına vurgu yapıyor. Ancak bu 30 yıllık
dönemin 15 yılında AKP’nin iktidarda olduğunu söylemiyor.
Bu
durumdan dolayı ABD/İNGİLTERE/İSRAİL başta olmak üzere dışarıda yabancı güçleri
sorumlu tutarken içeride Fetö, sol ve muhafazakar kesimleri suçluyor. Dahası bu grupları ABD ve Batı ile irtibatlandırarak ileride
yaşanabilecek Türkiye aleyhine bir
operasyonun batının güdümünde olan bu gruplar eliyle gerçekleştirileceğini
ileri sürüyor. Muhafazakar kesimler ibaresinden üstüörtülü olarak suçladığı
kesim AKŞENER önderliğindeki MHP muhalifleri ile bizim gibi insanlar…
Görünen
o ki “İdlib’e müdahale” edilirken “içerideki alternatif kişi ve gruplara” da
operasyon çekilmesini istiyor.
Her
iki yazının özelliği Türkiye’nin “toprak bütünlüğünün” tartışmaya açılabilecek
bir noktada olduğu sonucunu vermesi. KARAGÜL her ne kadar “Hatay” ismini dikkat
çekmek amacıyla zikrettiğini beyan etse de sonuçta “Hatay” ismi zikredilmiş
durumda.
KARAGÜL , Ortadoğu’daki mevcut durumdan
Siyasal İslamcılar ve AKP dışında herkesi sorumlu tutarken bugüne kadar AKP’nin
izlediği Suriye politikasının hatalı olduğuna dair bir tek satır yazamamış.
Sözde
bu arkadaş Ortadoğu Uzmanı…
KARAGÜL
‘ün ortada dolaştığını söylediği haritalardan yeni haberdar olduğunu düşünmek
saflık olur. ABD’nin Dışişleri Eski Bakanı C. RİCE 07 Agustos 2003 te
Washington Post’ta çıkan “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı köşeyazısında
“içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkenin rejiminin, sınır ve
haritalarının değiştirileceğini” yazıyor. Kaldı ki bu yazıdan çok daha önce AKP
cenahının bu projeden haberi var. Hatta bu projeyi uygulamaya koymayı kabul
ettikleri için iktidara taşındılar. Projenin adı “Büyük Ortadoğu Projesi”dir.
Yani kısaca “BOP.” (BOP’un Türkiye ayağı ile ilgili “Yerli ve Milli 2-3-4-5” ile
“Yerli ve Milli’den Milliyetçiliğe 1-2” isimli yazılarımıza bakabilirsiniz. 15
Temmuz’un da BOP kapsamında icra edildiğini 15 Temmuzla ilgili yazılarımızda
ifade etmiştik.)
Türkiye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın pek çok kez “Obama ile birlikte Eşbaşkanı
olduğunu” söylediği meşhur proje.
Recep
Tayyip ERDOĞAN daha önce pek çok kez “BOP Eşbaşkanı” olduğunu canlı yayınlarda
ve miting meydanlarında açıkça ifade etmişti. Kendisi uzun süredir bu konuya
değinmese de bugüne kadar “BOP eşbaşkanlığından ayrıldığı ya da projenin sona
erdirildiğine” dair bir açıklamasına şahit olmadık. Bu durumda projenin ve
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın eşbaşkanlığının devam
ettiğini söylemek mantıklı bir yaklaşım olacaktır.
“Türkiye
Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip ERDOĞAN’ın eşbaşkanı olduğu proje Türkiye’nin
toprak bütünlüğünü tartışılır hale getirmiş durumda. ERDOĞAN destekçisi KARAGÜL
ise ERDOĞAN dışındaki herkesi BOPçularla işbirliği yapmakla Türkiye’ye
bölünmenin eşiğine getirmekle suçluyor. Dahası yazdığı yazılar ile ERDOĞAN’ın
etrafında kenetlenin ve safları sıklaştırın diyor.
Yazısında
“Hatay” isminin zikredilmesi söylediği kadar masum bir durum değil. BOP
bünyesinde oluşturulmak istenen Kürdistan ve onun Akdeniz’e açılacak kapısı
olan “Kürt Koridoru” 2 eksik parça hariç tamamlandı. Bu parçalardan biri “Fırat
Kalkanı” ile Türkiye’nin eline geçen Suriye toprağı. Herkes biliyor ki bu
bölgeden Türkiye istendiği an çıkartılır. Türkiye’nin burada kalmasını
sağlayacak bir hukuki zemin yok. Diğer parça ise bir Türkiye toprağı olan “HATAY.” Ve Hatay ismi değiştirilecek harita
kapsamında dillendirilmeye başlandı.
Bu
yazıları yine Yeni Şafak Gazetesi yazarı olan Yusuf KAPLAN’ın yazısı takip
etti. “Dikkat! ABD, Türkiye’nin altını oyuyor adım adım…” başlığını taşıyan
yazısında Batı’nın Türkiye’yi kuşattığını söyleyip “Sözü özü: Birbirimizle
uğraşmayı bırakalım, dik duralım, Türkiye’ye yapılacak muhtemel saldırılara
karşı askerî bakımdan hazırlıklı olalım, savunma sanayimizi güçlendirelim ve bu
arada Çin, Rusya, Brezilya gibi eksen ülkelerle ekonomik ve stratejik
ilişkilerimizi derinleştirelim, derim” şeklinde KARAGÜL ile aynı çağrıyı
tekrarlıyor.
Yazıda
geçen bir cümle ilginç. Türkiye için “yumruğunu
masaya vurabilecek kadar güçlü değil henüz” derken Tayyip ERDOĞAN için
zikredilen “Dünya Lideri” sıfatının aslında hamaset ya da “Tayyip ERDOĞAN’ın kendi -iç- dünyasının
lideri olduğu söyleminden başka bir anlam ifade etmediğini itiraf ediyor.
Her
iki yazarın yazılarından çıkan sonuç 15 yıldır uygulanan AKP politikalarının iflas
ettiği ve bu politikalar neticesinde
Türkiye’nin varlık-yokluk sınırına dayanmış olduğudur. Bu yazılar AKP eliyle
Türkiye’nin yıkılmasının an meselesi olduğunun itirafıdır. Şimdi ülkeyi bu hale
getirmiş bir partinin ülkeyi kurtaracağına inanmamızı ve sesimizi çıkarmadan çevresinde
saf tutmamızı istiyorlar. Tüm siyasi muhalefeti ABD ve türevleriyle irtibatlı olmakla
itham ederek olası bir itirazı da şimdiden maskelemeyi hedefliyorlar.
Aynı
Gazetenin yazarlarının aynı dönemlerde birbiri ardına aynı içerikte yazılar yazmaları
ise aynı kaynaktan beslendiklerini ve aynı yapıya hizmet ettiklerini
gösteriyor.
Rahmetli
Durmuş HOCAOĞLU 2009 yılında 2023 isimli bir dergiye verdiği mülakatta “Türkiye
2023 Senesinde Mevcut Olmayabilir” diyordu. Kehaneti doğru çıkmak üzere.
Türkiye
kendisini yöneten yöneticiler eliyle parçalanıyor. Yusuf KAPLAN’ın da yazısında
ifade ettiği gibi “Türkiye, dışardan fiilen işgal edilmedi, edilemedi ama
Kale içerden ele geçirildi.”
Mehmet
GÖRMEZ’e haber edin. Gelip Türkiye’nin selasını da okusun…