15 Temmuz Darbe(!) girişiminin üzerinden yaklaşık 1 yıl geçti. 15 Temmuz'un ne olup olmadığı hususunda hiçbir çalışma yok ama AKP'nin tüm topluma kendi görüşünü dikte etme gayreti var. Meclis bir komisyon kurup araştırmaya kalktı ama yapılan iş komisyon üyelerinin bile itirazına yol açtı. CHP'nin 15 Temmuz'un "ne olup olmadığının araştırılması" doğrultusundaki komisyon kurularak araştırma yapılmasına yönelik önergesi de AKP oylarıyla reddedildi.
Önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere, CB ve AKP yöneticileri ne kadar reddederse reddetsinler 15 Temmuzla ilgili "Kontrollü Darbe" söylemi ortaya çıkan veriler ışığında gerçeğe en yakın söylem olarak görünüyor.
15 Temmuz gecesi sosyal medya hesaplarımızdan "ileri de yapılacak bir sivil darbeye askeri darbe görüntüsü altında sebep mi oluşturuluyor?" (saat 23.00 civarı) diye soran ve "hem askeri hem de sivil darbeye karşı olduğumuzu" belirten 2 paylaşım yapmıştık. 16 Temmuz günü bir başka paylaşım da da "Ülke CHP'nin kontrollü gerilim stratejisinden AKP'nin kontrollü kaos stratejisine terfi etti. Allah milletimize zeval vermesin" şeklinde düşüncemizi ifade ederek "kontrollü kaos stratejisine" geçildiğini beyan etmiştik.
Kaos devam ediyor.
Dikkatli bakarsanız 1997 yılından itibaren ülkede yaşanan tüm olayların bir sıralama ile devam ettiğini , sürekli bir toplumsal gerilim süreci yaşandığını ve bu süreci bir kaos sürecinin takip ettiğini görürsünüz.
28 Şubat süreci ile tohumlar atıldı. 28 Şubat sürecinden Fetönün güçlü çıktığı ölçüde güçlü çıkan bir başka grup vardı. İleri de AKP'yi oluşturacak troyka ve çevresi. Bu grup 1997 den 2001 e kadar olgunlaştırıldı.
2001 ekonomik krizi ile 2002 de AKP iktidara taşındı ve D. Baykal'ın marifetiyle RTE'nin siyasi yasağı kaldırılarak RTE Başbakan yapıldı. ("Yerli ve Milli" serisi ve "Milli ve Yerliden Milliyetçiliğe" serisi yazılarımızı okuduğunuzda AKP'nin nasıl iktidar olduğunu net olarak anlayacağınız gibi bu süreçleri doğru okuma konusunda da bilgi sahibi olacaksınız.)
1997-2001 döneminde bitirilen ekonomi 2002-2010 yılları arasında dış destek ve büyük oranda borçla görece ayağa kaldırıldı. 2002 den itibaren 15 Temmuz'a kadar sürekli olarak bir siyasi gerilim süreci ve akabinde bu süreci takip eden bir kaos süreci ardışık olarak devam etti. Ergenekon , Balyoz, kumpas davaları, Danıştay Saldırısı, Yazıcıoğlu, H. Dink Suikastları, Kozmik odaya girilmesi, Akp-Fetö krizleri hepsi bu gerilim-kaos süreçlerinin örnekleridir. Yaşanan tüm hadiseler fail-i meçhule gönderildi. Failller yakalanmasına rağmen olaylar aydınlatılamadı. Kafalarda hep soru işaretleri kaldı.
Tüm bu yaşanan gerilim - kaosların galibi daima AKP oldu. Her kaosta ülke ve millet zayıflarken AKP güçlendi.
Tüm bu yaşanan gerilim - kaosların galibi daima AKP oldu. Her kaosta ülke ve millet zayıflarken AKP güçlendi.
2001 de siyasal gerilim-ekonomik kaos ile başlayan süreç 15 Temmuz kaos sürecine kadar devam etti. 15 Temmuz kaosu devam ediyor. 2019 a kadar da devam edecek gibi görünüyor. 2019 dan itibarende bu kaos ortamı normal bir ortam haline gelerek devam edecek.
Başkaları ne düşünüyor bilemiyoruz ama bugüne kadar takip edebildiğimiz olaylardan çıkardığımız sonuç, 1997 den bugüne kadar yaşanan her sosyal / ekonomik / toplumsal hadise BOP sürecine giden yolda bir kilometre taşı olduğudur.
Her kilometrede toplumsal dirence sahip bir argüman/ değer/ grup kırılmıştır ve kırılmaktadır. Ekonomik kriz ve sonrasında hala devam eden borçlanma , ticaretin ve servetin eldeğiştirmesi, fetö marifetiyle bürokrasiye ve orduya yapılan operasyonlar, 2000 lerde bitme noktasına gelmiş olan PKK'nın yeniden ihya ve inşa edilerek Türkiye'nin güneyinde bir "Devlet" kurma noktasına getirilmesi, yanlış dış politikalarla Türkiye'nin gerçeklerden ve ortadoğu'dan kalben koparılması...
Bu süreçte çok büyük bir hadise gözden kaçmış ve bu ülkede yaşayan herkesçe yanlış değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bugünkü verilerle şöyle bir geriye dönüp bakıldığında değerlendirmede yapılan hatanın boyutu çok daha net olarak görülecektir.
Malum yaklaşık 510 kmlik Suriye sınırında doğal sınır yok gibidir. Geçmişte bir sınır tesis etmek ve güvenliği sağlamak için sınır boyunca mayınlı araziler oluşturulmuştu. Ortada fol ve yumurta yok iken AKP'nin aklına birden bu arazilerin temizlenmesi ve mayından arındırılması geldi.
Hepimiz temizlenecek bu arazinin İsrail'e verilmesi, tarım arazisi olarak tahsisi vs. konularla ilgilenirken asıl büyük tehlikeyi görmemişiz.
BOP'un uygulamaya konulacağı 1999 da belli idi. Dahası AKP kurulurken BOP'u uygulayacağını taahhüt etmişti. BOP kapsamında Ortadoğu'da içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu 22 ülkenin sınırlarının değişeceği biliniyordu.Dahası AKP bunu da kabul ve taahhüt etmişti. Bu ülkelerin sınırlarının değişmesi demek demografik yapısının da değişmesi demekti.
Geçmiş tecrübeler Suriye'de yaşanacak bir karışıklıkta insanların kaçacağı/göçeceği ilk ülkenin, gerek geçmişten gelen bağlar gerekse batıya olan yakınlığı sebebiyle, Türkiye olduğunu gösteriyordu.
Önce Türkiye ile Suriye görece yakınlaştı sonra mayınlı arazilerin bir bölümü temizletildi ve 2011 de Suriye'nin parçalanması yönünde düğmeye basıldı. Haziran 2011 den itibarende Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler bozuldu. Aynı tarihlerde de Suriye'den kaçan sığınmacılar Türkiye'ye girmeye başladı. Bugün Suriyeli sığınmacı sayısı Tüik 2016 verilerine göre 3,5 milyon ama Servet AVCI'nın da köşesinde belirttiği gibi bu sayı İçişleri Bakanlığınca bile net olarak bilinmiyor.
Dahası tam sayısı bilinmeyen bu insanlar kontrol altında tutulmadı. Bilinçli olarak Türkiye'nin her tarafına dağılmalarında izin verildi. Kaç tanesi ajan , kaç tanesi başka ülkeler hesabına çalışıyor, kaçı bulaşıcı hastalık taşıyor , kaçı sapık, kaçı hırsız, kaçı vasıflı, kaçı donanımlı... hiçbir bilgi yok.
Türkiye nüfusunun yaklaşık %5 i kadar bir insan hiçbir çalışma yapılmadan ülkeye salındı. Çoğu dil bilmeyen, kültür farkı bulunan, aç, susuz, sömürülmeye ve her türlü kötü yola düşürülmeye müsait bu insanlar aramızda geziyor.
Tabii ki gezerken de sıkıntılar başgösteriyor. Kavgalar, ölümler ,yaralamalar, tecavüzler... Suriyeli göçmenlerin karıştığı adli vakalar arttıkça toplumda tepkilerde artıyor.
Suriyeli göçmenler için bugüne kadar harcanan paranın 36 Milyar ABD Doları olduğu basında yeralıyor. Bu rakam Devletin harcadığı para. Yardım kuruluşları ve gönüllü vatandaşların yaptığı harcalamalar ne kadar? Örtülü ödenekten yapılan harcama var mı? Kimse bilmiyor. Zaten kötü olan ekonomi iyice kötüleşmekte.
Derdimiz Suriyeli sığınmacılar değil. Bu oyunun -tıpkı bizim vatandaşlarımız gibi- en masum oyuncuları onlar. Oyun kurucuların ve bu oyunun eşbaşkanlarının bu ülkeyi ekonomik ve demokrafik olarak kaosa sürüklemek için kullandıkları basit "silah"lar o masumlar.
Suriye ile yakınlaşma , mayınlı arazilerin temizlenmesi , mültecilerin mülteci kampları yerine Anadolu'ya salınması... hepsi BOP için yapılan bilinçli hareketlerdi.
Suriyeli mülteciler üzerinden uzun süre kaos devşirilmeye devam edilecek.
Gözden kaçan diğer hadise ise bugün 1. yılı dolmak üzere olan 15 Temmuz hadisesi. Darbe girişimi bahane edilerek oluşturulan kaos ortamı artarak devam ediyor. Hükümet kaosu bitirmek yerine sürekli kaosu körüklüyor. Toplumu ayrıştırıyor. İspiyonculuğu, jurnali, çaşıtlığı körüklüyor. Adalet duygusunu öldürüyor. Bir taraftan at izi it izine karıştırıldı derken diğer yandan izlerin daha da karışmasına yol açaçak "komşunu ihbar et" çağrıları yapıyor.
15 Temuz ile Siyaset, bürokrasi, devlet geleneği, Ordu, polis, Adalet sistemi, ekonomi, bu topraklardaki bin yıllık "birlikte yaşama kültürü", sivil toplum tarumar edildi, ediliyor. İktidarla aynı perde ve tondan çıkmayan her ses -gerçekten fetöcü olup olmadığına bakılmaksızın- "fetöcü" itham/iftirası ile kesildi/kesiliyor. Ülke/toplum yeniden dizayn ediliyor.
15 Temmuz bahane edilerek Devletin, milletin, ülkenin, toplumun son direnç noktaları da kırıldı, kırılıyor. Türkiye bugün BOPçular için dikensiz gül bahçesi. Hukuken aşılamayacak duvarlar olağanüstü halle aşıldı, aşılıyor. Türkiye dünden çok daha güçsüz.
15 Temmuz darbe girişimi bu anlamda BOP için atılmış son büyük adımdı.
Fetö ile mücadeleyi birazda ironi ile (Ti Destanı) anlatmıştık. Yakalanan, tutuklanan, işinden olan siyasetçi ya da üstdüzey fetöcü yok. İşadamı olan damatlarda birkaç gün içerisinde bırakılmıştı. Adil Öksüz'ün kaçmasına yardımcı olduğu iddia edilen müsteşar yardımcısı hala görevde...
Bugün Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatının (İnterpol) Fetö sebebiyle aranan 60 Bin kişinin verilerini sisteme giren Türkiye'yi veri tabanından çıkardığına dair bir haber ilişti gözümüze.İnterpol kovmuş Türkiye'yi. Demek ki 60 Bin Fetöcü yurtdışına çıkmış 15 Temmuz sürecinde.Bu kadar çok sayıda fetöcünün yurtdışına kaçmasına nasıl/niçin izin verildi? Yukarıda anlattıklarımızı gözönünde tutarak değerlendirin haberin ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Başardılar
Oyunu kuranlar başardı. Kurulan oyunu icra için yolan revan olanlar başardı.
AKP ve Fetö birlikte başardı.
Oyunun bitiminde sahneye elele çıkıp abilerini birlikte selamlayacak ve alkışı birlikte alacaklar.