Hükümetin
hazırladığı yeni Torba Yasa tasarısı 2 gün önce TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçti. Bundan sonra Meclise getirilecek. Prosedür tamamlanınca Mecliste de görüşülüp
kanunlaşacak. Kanunlaşmasını engelleyecek bir durum ya da güç bugün için
görünmüyor. Akp tek başına bu tasarıyı geçirip kanunlaştıracak güce sahip. Ayrıca stepne rolünü çok iyi oynayan Devlet BAHÇELİ'de daha dün Cumhurbaşkanının izlediği politikaları uyumlu bulduğunu ve desteklediğini açıkladı. Bu açıklamadan sonra meclise gelecek torba yasaya evet diyeceğini düşünmek çok da abes olmasa gerek.
Torba yasalar pek çok farklı konuda pek çok farklı düzenlemeyi tek bir seferde çıkarma rahatlığı sağlıyor. Ancak iktidar genelde toplumda tepkilere neden olabilecek düzenlemeleri toplum talepleri doğrultusunda oluşturulan düzenlemelerin arasında kanunlaştırarak hem halkın gözünden kaçırarak ortaya çıkabilecek tepkileri azaltmak ya da engellemek hem de meclisten daha kolay geçirmek amacıyla bu yolu tercih ediyor. Bugün karşımızda olduğu gibi asgari ücret, işçi hakları ile tütün ekimi ve pazarlanması aynı torba yasanın konusu olabiliyor.
Diğer hususlarla ilgili bir inceleme yapmadık. Ancak Torba Yasanın düzenlediği 68. madde dikkatimizi çekti.
Torba Yasa’nın 68.Maddesi ile ‘yasaya uymayan’ sarmalık
kıyılmış tütün üreticilerine, ağır para ve hapis cezaları getiriliyor.
Herhangi bir tütün tüccarıyla (tütün işlemeciliği tümüyle yabancı
şirketlerin eline geçtiği için bunlara
tüccar değil, şirket taşeronu demek daha doğru) sözleşmesi olmayan
üretici; tütün ekemeyecek, satamayacak, satın alamayacak, satışa
hazırlayamayacak, taşıyamayacak ve bulunduramayacak. Bunlardan birini
bile yapan 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılacak.
Bu tütün satan tüm işyerlerinin kapatılması demek. Çiftçinin sigara üreticilerinin belirlediği fiyatın dışında tütün satamaması demek. Bu tütün üreticisinin ancak ve ancak sigara şirketlerinin belirlediği oranda tütün yetiştirmesi demek. Bu bahçenizde kafanıza göre tütün yetiştirememeniz demek. Bu komşunuzun bahçesinde yetiştirdiği tütünü alıp içememeniz demek.
Bu üreticiyi Tütün tüccarının, Tütün tüccarını da Sigara üreticisinin doğal olarak tütün üreticisini sigara üreticisinin kölesi haline getirmek demek. Bu, tekelin özelleştirilmesinden sonra, tütün piyasasının emperyalimin emrine terkedilmesi demek.
Torba yasa daha meclisten geçmeden uygulamaya konmuş gibi görünüyor.
Tasarının Meclis Plan ve Bütçe komisyonundan geçmesini müteakip dün (19.10.2017) 81
ilde eşzamanlı operasyon yapıldı. 25,7 Ton kıyılmış tütün, 4,5 ton nargile ve pipo tütünü ile 4 Bin kaçak sigara sarma makinesine el konuldu.
MTV si tartışmaları arasında gözden kaçtı ama sigara kağıdına ciddi vergiler kondu.
Yapılan zam ve konulan vergilerden sonra tütün içen insan sayısı bir hayli artmıştı. Devletin bundan vergi kaybı olduğunu iddia edenler olacaktır ki doğrudur. Devlet 14 TL lik bir paket sigaranın 6,44 TL sini vergi olarak almaktadır. Devletin vergiye ihtiyacı olduğunu söyleyeceklere devletin 2017 yılında bazı zengin kişi ve kuruluşların vergi borcunu sildiğini hatırlatalım. Vergi borcu silinen bu kişilerden bir kısmı İlişkiler Ağı başlıklı yazımıza konu kişiler. Bu kişiler aynı zamanda Türkiye'nin önde gelen sigara üreticisi firmaların ortağı olan şirketlerin sahibi ya da yöneticisi. (yeni bir ilişkiler ağı ve yeni bir kıyak) Ancak tütün ekim, üretim , satımını engellemek devletin vergi almasını sağlamayacaktır. Sarma tütün içimi yurtdışından getirilen kaçak sigara ticaretinin en önemli engelleyicisidir. Kaçak sigara ticareti PKK'nın tekilindedir ve PKK'nın en önemli gelir kalemlerinden biridir. Tütün ekiminin, ticaretinin engellenmesi büyük sigara üreticileri kadar kaçak sigara ticareti yapanların da ekmeğine yağ sürecektir. Devlet bir taraftan köylüsünü yoksullaştırırken diğer taraftan pkk terörünü finanse(!) etme durumuyla karşı karşıya. İnsanlar sadece vergisine 6,44 TL ödeyerek sigara almak yerine piyasadaki 3-4 TL ye kaçak sigaraya yönelecektir.
Bu olayın bir yüzü. Diğer yüzü çok daha sıkıntılı.
Yasanın içeriği ve yapılan
operasyon bize 1883 de kurulup Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu
müteakip 1925 yılında kaldırılan , Güvenlik Güçlerini tütün
şirketlerinin paralı askerine dönüştüren ve uygulandığı 37 yılda 20 Bin
Türk köylüsünün ölümüne (güvenlik güçlerince öldürülmesi daha doğru)
neden olan ünlü "Tütün Rejisi" ni hatırlattı.
Osmanlı Devleti borçlarını ödeyebilmek adına düyun-u umimiye kurulmasına razı olmak zorunda kalmış ve gelir getiren bir kısım tekel haklarını batılı devletlerin idaresindeki Düyun-u umimiyeye devretmişti. Batılı devletler buralardan elde edilen gelirleri borçlarından düşmüşlerdi. Tütün Rejisi de bu kapsamda kurulmuş ve hertürlü tütün ekim, dikim, satım işlerini kontrol altına almış, kaçak üretimi ve ticaretini engellemek amacıyla hertürlü tedbiri almıştı. Tütün kaçakçılığının engellenmesi amacıyla Jandarma teşkilatı bir anlamda tütün rejisinin emrine verilmişti. Ekonomik olarak güçlü ve imkanları geniş olan tütün rejisi bu güç ve imkanlarını kullanarak bulundukları bölgelerdeki jandarma teşkilatlarını kendi elemanları gibi kullanmıştır. Tütün üreticisi ve kaçakçısı kovalamak bu teşkilatın adeta tek işi olmuştur.
Bugün yine aynı durumla karşı karşıyayız. Siyasal İslamcı(!) AKP iktidarı bu tasarı ile düyun-u umumiye ve tütün rejisinin yolunu açmıştır. Osmanlı'yı ihya edelim derken ihyaya Düyun-u Umumiye ve Tütün Rejisinin ihyası ile başlayabileceklerini düşünmemiştik doğrusu.
Onlar konuşur AKP yapar diyorlardı bugün itibariyle AKP'nin yaptığı batırdığının , "battığımızın", resmidir. Osmanlı Düyun-u Umumiye eliyle dönüşü olmayan bir yola sokulmuştu...
Dün itibariyle Sayın Cumhurbaşkanının uyguladığı politikaları desteklediğini
açıklayan Devlet Bahçeli bu resmin hangi köşesine
oturtulmuş çözemedim. Milliyetçi bir partinin emperyalizmin görünen yüzleinden biri olan bu politikaları hangi gerekçelerle desteklediği gerçekten merak edilen bir durum.
Hoşgeldin Duyun-u Umumiye , Hoşgeldin Tütün Rejisi...