3 Mart 2017 Cuma

15 TEMMUZ :YENİ BİR KABATAŞ MI?

Geçtiğimiz günlerde 15 Temmuz ''Kontrollü''(Bildiğimiz kadarıyla ilk Arslan Bulut tarafından kullanıldı) Darbe girişiminin Cumhurbaşkanı , Hükümet Yetkilileri ve AKP yönetimince darbe girişiminden önce bilindiği ve -muhtemelen ileride siyasette kullanılmak amacıyla- darbe girişiminin engellenmediği Erdoğan , Perinçek , H. Likoğlu , H. Fırat , Rus Hükümeti , İsrail Yetkililerinin açıklamaları ve basına yansıyan diğer bir kısım haberlerle ortaya çıktı

Aynı günlerde Adalet Bakanının , darbeyle/fetöyle alakası olmayan bazı kişilerin "İdari tasarrufla" ihraç edildikleri ve hükümetin "kendince" bürokrasi de temizlik yaptığı , itirafları geçtiğimiz günlerde basında yeraldı.

KHK'larla adaletsizlik yapılıyor , insanlar mağdur ediliyor , Hukuk çiğneniyor diye bağırdığımızda çok yakından tanıyanlar Fetönün tarafını tutmakla tanımayanlarsa "fetöcü" olmakla suçlamıştı bizleri. 

Bu ülkede adalet öldü dediğimizde müstehzi ifadelerle sırıtanlar işte adalet teşkilatınızın başı olan Adalet Bakanının açıklamaları ortada. İyi bakın ve teşkilatın başı buysa kıçı nasıldır tahayyül edin. Sonra da biz bu adamlara , bu uygulamalara , tüm bu adaletsizliğe fiilen , fikren destek olduk diye övünün...

...

Adalet Bakanının açıklamasını takip eden günlerde Rasim Ozan Kütahyalı isimli iktidar tetikçisinin köşe yazısı ile darbe girişimine katılanların çoğunun fetöcü olmadığı ama toplumdaki fetö tepkisinden yararlanabilmek amacıyla herkesi fetöcü ilan ederek falsifikasyon yaptıkları ve millete yalan söyledikleri ve Darbe= Fetö kurgusundan yararlanarak kendileri gibi düşünmeyen, inanmayan herkesi harcadıkları ortaya çıktı.

Yine darbeye katıldığı net olarak bilinmemesine rağmen bir kısmı ihraç edilen bir kısmı cezaevinde bulunan bazı generallerin de fetöcü olmadığı (ülkücü , kemalist vs...) Cem Küçük isimli iktidar borazanının geçtiğimiz günlerde Habertürktv deki açıklamaları ile anlaşıldı. (Bu iki tetikçi (N.Alçı'yı da ekleyebiliriz bunlara) ülkücü, kemalist vs. düşüncelere sahip kişileri de darbe ile ilişkilendirerek referandum öncesi ortada olan tarafsız oyları "evet" cephesine yönlendirmek için eşzamanlı olarak bu tür açıklamalarda bulundular. Ancak bunu yaparken kıçlarının açıkta kaldığını ve bir anlamda 15 Temmuz sonrası yaşanan hukuksuzlukların perde arkasını deşifre ettiklerini farkedemediler.) 

Buradan anlaşılıyor ki ;

Hükümet ileri de kendisine muhalefet edebilecek , "Tak diye emir verildiğinde Şak diye yapmayacak" , bu talebiniz kanuna aykırı , hukuken bu istediğiniz yapılamaz diyebilecek herkesi "15 Temmuz'u" kullanarak tasfiye etti. Devletten uzaklaştırdı. Devlet adeta AKP'nin "dikensiz gül bahçesi"ne çevrildi.
 
Ve yine anlaşılıyor ki ;

AKP, 15 Temmuz gecesi "düşürttüğü cenin" yerine  başka bir çocuk vermiş kollarımıza. 15 Temmuz'dan sonra "15 Temmuz'da darbe önlendi ama sanki darbe gerçekleşmiş gibi hukuksuzluk yapılıyor. Darbe hukuku uygulanmaya devam ediyor" derken haklıymışız.

Tüm bu hadiseler 15 Temmuz Gecesi Fatih'ten Üsküdar'a geçerken yolda öğrendiğimiz ve neyin ne olduğunu kavrayamadan bir taraftan yürüyüp bir taraftan yaptığımız paylaşımda (Başka bir sosyal paylaşım sitesindeki hesabımızdan 15 Temmuz 2016 günü akşam saat 23.12 de. ki internetteki yoğunluk sebebiyle paylaşım nete bir miktar gecikmiş olarak düştü.)
"İlerde yapılacak sivil darbe için sebep oluşturuluyor" şeklindeki tespitimizde ne kadar haklı olduğumuz ortaya koyuyor.

...

Sahi ;

15 Temmuz Gecesi içlerinde darbeci olduğu gerekçesiyle listeye dahil edilmeyen kişilerinde bulunduğu ve sayıları net olarak bilinmeyen ölen/öldürülen/fiziki ve manevi işkenceye tabi tutulan/tecavüze uğrayan (tecavüz iddiaları doğruysa) , gözaltına alınan, cezaevinde yatan , işinden atılan , ekmeğinden olan... bunca insanın uğradığı hukuksuzluğun , dökülen kanın sorumlusu kim?

Gelinen noktada görünen o ki yeni bir Kabataş Yalanı ile karşı karşı gibiyiz. Askeri darbe girişimi bahane edilerek "sivil bir darbeye" maruz bırakılmış görünüyoruz.

...

Bir hukuk devletinde tüm bu icraatleri yapan siyasetçinin o gün siyaset hayatı biter, iktidarı düşer , bırak tekrar iktidar olmayı bir tek oy alamazdı. Ama burası Türkiye. Burada siyasi "asabiyetçilik" herşeyin önündedir.

Hani şu İslam'ın "haram" kıldığı asabiyetçilik var ya işte o...
...

Tüm bunlar yaşanırken Muhalefet ne yapıyordu? Cevabının bulunması gereken asıl soru bu galiba...