Uzun zamandır BOP'u ve BOPÇU'ları takip ediyoruz. BOP projesi ile ilgili pek çok yazı yazıp değişik mecralarda Türk Milletini pek çok kez uyardık. Ancak her ne hikmetse bizi hiç dinlemedi.
BOP'la ilgili yazılarımızda sizleri uyarırken bir hususa yeterince dikkat çekmediğimizi, üzerinde yeterince durmadığımızı geçte olsa farkettik. Belki gündemin yoğunluğu belki işin bu raddeye varacağını öngöremememiz sebebiyle bir hususu yeterince dillendirememişiz. Bu sebeple takip edenlerden özür diliyoruz.
Geçenlerde bu hususu arkadaşlarla muhabbet ederken dile getirmiştik. Yazıya dökmek kısmet olmadı. Biraz önce bir sosyal paylaşım sitesinde bir abimizin Berat Kandili tebriği esnasında paylaştığı bir paylaşımı görünce artık yazmak zorunda olduğumuzu hissettik.
Başta "Yerli ve Milli" serisi yazılar olmak üzere pek çok yazımızda belirttiğimiz üzere Bop sürecinin hayata geçirilmesi amacıyla startın verilmesi ile Akp'nin kuruluşu aşağı yukarı aynı dönemdedir. Bu durum BOP sürecini takip eden herkesin malumudur.
Daha önce pek çok kez ifade ettiğimiz ve yazılarımızda da yeraldığı üzere AKP bir proje partisidir. BOP sürecinin başlangıcındaki pazarlıkların içinde olan A. Dilipak'ta Akp'nin bir proje partisi olduğunu beyan etmiştir.
Milli Görüş çizgisinden ayrılan grup iktidara gelme karşılığında muhataplarına 3
taahhütte bulunmuştur. Bu taahhütler
1- İsrail'in güvenliği
2- Bop'un hayata geçirilmesi
3- İslamın yeniden yorumlanması
Ilk 2 maddeyi defalarca dile getirmemize rağmen 3.maddede yeralan taahhüdü bugüne kadar hiç seslendirmemişiz maalesef. Yukarıda bahsettiğimiz husus bu 3.maddedir.
Son yıllarda geleneksel İslami söylem ve uygulamalar yerine içinde "Ahlak"ın olmadığı yalan , dolan , iftira , ihaleye fesat , hırsızlık , yolsuzluk , muta , bademleme , taciz , tecavüz , evli kadınların erkeklere yeşillenmesi , sübyancılık , oğlancılık, muhafazakar demokratların Avrupa'ya seks turları, siyasi olarak kendisi gibi düşünmeyen müslümanların karılarına - kızlarına el koyup cariye yapma düşüncelerini dillendirme , adam kayırma , kul hakkı yeme vs... başını alıp gittiğine hepimiz şahidiz. Bunu yapanların ya da dile getirenlerin suçlanması bir yana bu davranışların toplumun önemli bir kesimince kimi zaman mübah sayıldığı kimi zaman mübah sayılmasa bile sessiz kalındığı bir anlayışla , bir duruşla karşı karşıyayız. Kur'an kurslarından, öğrenci yurtlarından neredeyse hergün bir taciz , cinsel istismar, tecavüz haberi gelmekte. Bununla birlikte büyük bir kesim bu haberleri sansürleme, olayın duyulmasını engelleme derdinde. Üstelik bunu çocuklarını daha çok bu kurslara gönderen , yurtlarda barındıran kesim yapmakta. Oysa en çok bu yapılarda çocukları bulunanların bu konuda hassas davranması ve işin peşini bırakmaması gerekiyor. Önce sansürleme çalışması yapılıyor , sonra hep birlikte savunmaya geçiliyor yine de başarılı olamayıp yargıya ulaşırsa olay göstermelik bir soruşturma ve cezalandırma ile yargı eli ile kapatılıyor.
Örnek mi?
İşte size Karaman , Adıyaman Gerger...
Karaman'da 54 çocuktan bahsediliyor ancak 10 çocuk Adli Tıp Kurumuna sevkedildi. Alınan rapordan sonra açılan dava 10 dakikalık tek duruşma ile karara bağlandı ve tek sanık cezalandırılarak olay jet hızıyla kapatıldı. Kapatıldı diyoruz çünkü diğer 44 çocuk ve bu çocuklara yapılan taciz ve tecavüz yok sayıldı. Bu arada 10 çocuğu adli tıp kurumuna sevkeden ve olaya adli bir nitelik kazandırarak üzerinin örtülmesini engelleyen savcı da sürüldü.
Bu şekilde davranma bir davranış kalıbına dönüştürüldü. Bir siyaset halini aldı ya da sokuldu.
Içi boşaltılmış , değerlerinden arındırılmış bir İslam(!) kuşattı çevremizi. Söylem olarak hergeçen gün yükselen ancak nitelik olarak söylemle ters orantılı olarak her geçen gün alçalan bir İslami hayat ile karşı karşıyayız.
İçinde ahlakın olmadığı bir İslam : "Ahlaksız İslam" hüküm sürmekte toplumsal hayatta. Servet AVCI'nın tabiriyle "İtikatta İslamcı Amelde Tokatçı" bir müslüman(!) kitle ile karşı karşıyayız.
Sosyoloji de periyodlar 30-60-90 yıllık sürelerle ilerler. Ektiğiniz tohum 30 yıl sonra olgunlaşır. 2000'lerde ekilen ürünlerin turfandaları bugün gördüğümüz rezillikler.
Bunlar daha iyi günlerimiz.
Milleti bozan asıl dejenerasyon kültürdeki dejenerasyondur. Kültürü oluşturan en önemli elemanlardan biri belki de birincisi de "Din" dir. Bulgarların Slavlaşmasını sağlayan dinlerindeki değişimdir. MS. 1000 yılında -yani biz doğudan Anadolu'ya girerken- Boris Han zamanında Hristiyanlığı kabul eden Bulgarlar çok kısa bir zamanda Türklüklerini kaybederek Slavlaşmışlardır. Bugün görüntü olarak müslüman kalsakta içerik olarak bir uçuruma doğru sürüklenmekteyiz.
Başörtülü orta yaşlı kadınların yanındaki 15-20 yaş aralığındaki kız çocuklarına, tavır ve davranışlarına , giyimlerine bir bakın ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Ya da son günlerde gündemi meşgul eden İslamcı köşe yazarlarının kavgasına.
Kavgada edilen laflar , söylenen sözler , yapılan itham/iddia ve iftiralar, cinsel imalar ,belaltı vuruşlar... bunlar mı müslüman? ya da bunlar mı islamcı? dedirtecek boyutta. Bir kaç gündür gündemden düşmüş ve harareti sönmüş gibi görünse de bu kavga bir süre daha devam edecek gibi ve bu kavgaya ilişkin düşüncelerimizi ilerleyen günlerde yazma niyetindeyiz. Bununla birlikte bu kavganın taraflarından enaz bir tanesinin "Ahlaksız İslam anlayışının" taşeronlarından olduğunu şimdiden belirtelim.
1- İsrail'in güvenliği
2- Bop'un hayata geçirilmesi
3- İslamın yeniden yorumlanması
Ilk 2 maddeyi defalarca dile getirmemize rağmen 3.maddede yeralan taahhüdü bugüne kadar hiç seslendirmemişiz maalesef. Yukarıda bahsettiğimiz husus bu 3.maddedir.
Son yıllarda geleneksel İslami söylem ve uygulamalar yerine içinde "Ahlak"ın olmadığı yalan , dolan , iftira , ihaleye fesat , hırsızlık , yolsuzluk , muta , bademleme , taciz , tecavüz , evli kadınların erkeklere yeşillenmesi , sübyancılık , oğlancılık, muhafazakar demokratların Avrupa'ya seks turları, siyasi olarak kendisi gibi düşünmeyen müslümanların karılarına - kızlarına el koyup cariye yapma düşüncelerini dillendirme , adam kayırma , kul hakkı yeme vs... başını alıp gittiğine hepimiz şahidiz. Bunu yapanların ya da dile getirenlerin suçlanması bir yana bu davranışların toplumun önemli bir kesimince kimi zaman mübah sayıldığı kimi zaman mübah sayılmasa bile sessiz kalındığı bir anlayışla , bir duruşla karşı karşıyayız. Kur'an kurslarından, öğrenci yurtlarından neredeyse hergün bir taciz , cinsel istismar, tecavüz haberi gelmekte. Bununla birlikte büyük bir kesim bu haberleri sansürleme, olayın duyulmasını engelleme derdinde. Üstelik bunu çocuklarını daha çok bu kurslara gönderen , yurtlarda barındıran kesim yapmakta. Oysa en çok bu yapılarda çocukları bulunanların bu konuda hassas davranması ve işin peşini bırakmaması gerekiyor. Önce sansürleme çalışması yapılıyor , sonra hep birlikte savunmaya geçiliyor yine de başarılı olamayıp yargıya ulaşırsa olay göstermelik bir soruşturma ve cezalandırma ile yargı eli ile kapatılıyor.
Örnek mi?
İşte size Karaman , Adıyaman Gerger...
Karaman'da 54 çocuktan bahsediliyor ancak 10 çocuk Adli Tıp Kurumuna sevkedildi. Alınan rapordan sonra açılan dava 10 dakikalık tek duruşma ile karara bağlandı ve tek sanık cezalandırılarak olay jet hızıyla kapatıldı. Kapatıldı diyoruz çünkü diğer 44 çocuk ve bu çocuklara yapılan taciz ve tecavüz yok sayıldı. Bu arada 10 çocuğu adli tıp kurumuna sevkeden ve olaya adli bir nitelik kazandırarak üzerinin örtülmesini engelleyen savcı da sürüldü.
Bu şekilde davranma bir davranış kalıbına dönüştürüldü. Bir siyaset halini aldı ya da sokuldu.
Içi boşaltılmış , değerlerinden arındırılmış bir İslam(!) kuşattı çevremizi. Söylem olarak hergeçen gün yükselen ancak nitelik olarak söylemle ters orantılı olarak her geçen gün alçalan bir İslami hayat ile karşı karşıyayız.
İçinde ahlakın olmadığı bir İslam : "Ahlaksız İslam" hüküm sürmekte toplumsal hayatta. Servet AVCI'nın tabiriyle "İtikatta İslamcı Amelde Tokatçı" bir müslüman(!) kitle ile karşı karşıyayız.
Sosyoloji de periyodlar 30-60-90 yıllık sürelerle ilerler. Ektiğiniz tohum 30 yıl sonra olgunlaşır. 2000'lerde ekilen ürünlerin turfandaları bugün gördüğümüz rezillikler.
Bunlar daha iyi günlerimiz.
Milleti bozan asıl dejenerasyon kültürdeki dejenerasyondur. Kültürü oluşturan en önemli elemanlardan biri belki de birincisi de "Din" dir. Bulgarların Slavlaşmasını sağlayan dinlerindeki değişimdir. MS. 1000 yılında -yani biz doğudan Anadolu'ya girerken- Boris Han zamanında Hristiyanlığı kabul eden Bulgarlar çok kısa bir zamanda Türklüklerini kaybederek Slavlaşmışlardır. Bugün görüntü olarak müslüman kalsakta içerik olarak bir uçuruma doğru sürüklenmekteyiz.
Başörtülü orta yaşlı kadınların yanındaki 15-20 yaş aralığındaki kız çocuklarına, tavır ve davranışlarına , giyimlerine bir bakın ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Ya da son günlerde gündemi meşgul eden İslamcı köşe yazarlarının kavgasına.
Kavgada edilen laflar , söylenen sözler , yapılan itham/iddia ve iftiralar, cinsel imalar ,belaltı vuruşlar... bunlar mı müslüman? ya da bunlar mı islamcı? dedirtecek boyutta. Bir kaç gündür gündemden düşmüş ve harareti sönmüş gibi görünse de bu kavga bir süre daha devam edecek gibi ve bu kavgaya ilişkin düşüncelerimizi ilerleyen günlerde yazma niyetindeyiz. Bununla birlikte bu kavganın taraflarından enaz bir tanesinin "Ahlaksız İslam anlayışının" taşeronlarından olduğunu şimdiden belirtelim.