1 Mart 2018 Perşembe
YAZICIOĞLU'nu Kim Öldürdü? 2
21 yıl önce 1997 de meşhur 28 Şubat kararları alınmış,ordu ve sivil bürokrasinin baskısıyla meşru Refah-Yol Hükümeti sürecin sonunda istifa ettirilmişti.
28 Şubat kararları sonucu ilköğretimde 8 yıllık kesintisiz eğitime gecilmiş, bir kısım subay-astsubay irticacı oldukları gerekçesiyle ordudan atılmış, bir kısım memur kamu görevinden uzaklaştırılmış, üniversiteden atılanlar, cezaevine girenler olmuştur.
Bu süreçte darbeyi destekleyenlerin dışında akıllarda kalan 2 grup insan vardır.
28 Şubat Post-modern darbesine karşı dik duran , sesini yükselten, mücadele etmeye çalışan başını Muhsin YAZICIOĞLU, Meral AKŞENER ve Hasan CELAL GÜZEL'in çektiği bir grup ile Darbeye karşı sesini çıkartamayıp, sinen, korkan, baskı sonucu istifa eden Necmeddin ERBAKAN ve onun partisinde yeralan Recep Tayyip ERDOĞAN, Abdullah GÜL gibi isimlerden oluşan diğer grup...
...
28 Şubat gündeme gelince ister-istemez Muhsin YAZICIOĞLU'da gündeme geldi. Siyaseten nerede durursanız durun YAZICIOĞLU'nun 28 Şubat karşıtlığını ve sivil siyaset hassasiyetini inkar edemezsiniz. Yine siyaseten nerede durursanız durun Meral AKŞENER'in, Hasan Celal GÜZEL'in dik duruşlarını da inkar edemezsiniz. Bu anlamda bugün aktif olarak siyaset yapanlar (devleti yönetenler de dahil) içinde Meral AKŞENER darbeye karşı, 28 ŞUBAT'a karşı en sağlam mücadeleyi yapan kişidir. Bu anlamda pek çok erkekten daha erkek ve bir çok kişiden daha delikanlıdır.
...
28 ŞUBAT ile Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU yine gündeme geldi. Muhsin YAZICIOĞLU'nun gündeme gelmesi esrarı çözülemeyen "suikast" olayını da gündeme getirdi. En azından bizim için.
YAZICIOĞLU suikastının üzerinden yaklaşık 9 yıl geçti. Bu zaman zarfında suikastın çözümü doğrultusunda hiçbir ilerleme yok. Düşen helikopterden söktükleri parçalar için yargılanan bir kaç memura karşı açılan davadan başka dava, yargılanan bu kişilerden başka suçlanan kimse yok ortada.
Geçen zamanda -özellikle 15 Temmuz sonrası- AKP suikastı "Fetö"nün işlediğini ileri sürerek toptancı bir yaklaşımla olayı Fetöye yıkıp işin içinden sıyrılmayı denedi. Daha önce yazdığımız "YAZICIOĞLU'nu Kim Öldürdü?" başlıklı yazımızda AKP iddialarının ortadaki mevcut delillerle örtüşmediğini ayrıntılı olarak anlatmıştık.
15 Temmuz'un üzerinde yaklaşık 21 ay geçti. 15 Temmuz'u takip eden ilk 15 günden bugüne AKP iktidarının suikastla ilgili söylediği yeni bir söz yok. Ortaya konan yeni bir delil yok. Oysa bu süreçte Fetö yapılanması neredeyse tamamen çökertildi. Emniyette, istihbaratta, ordu içinde fetö ile bağlantısı olan pek çok kişi yakalandı, gözaltına alındı, tutuklandı. Yargılandı, ceza yedi. Aralarında İl Emniyet Müdürleri, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış bürokratlar var, yüzlerce general var. İçlerinde bu kişilerin de bulunduğu yüzlerce, binlerce kişi etkin pişmanlıktan yararlanıp fetönün çözülmesini sağlayan, sırlarını ifşa eden bilgiler verdi, açıklamalar yaptı ama YAZICIOĞLU suikastı ile ilgili ortaya çıkan yeni bir tek bilgi kırıntısı yok.
Herşeyi olduğu gibi YAZICIOĞLU suikastını da Fetöye yıkan AKP iktidarının böyle bir durumda fetö aleyhine elde edebileceği bir bilgiyi kullanmaması, kamuoyu ile paylaşmaması mükün mü?
Bir tek ihtimal dışında mümkün değil. O ihtimali yazının ilerleyen bölümlerinde dile getireceğiz.
Diğer taraftan yüzlerce binlerce kişinin öttüğü ve bilgi verdiği bir ortamda şayet suikasttı fetö işlemişse bu bilginin saklanması mümkün mü? 15 Temmuz sonrasında geçen 20 aylık bir dönemde 38 bin civarında tutuklunun bulunduğu ve bir o kadar kişinin de tutuklanıp başta etkin pişmanlıktan faydalanmak olmak üzere çeşitli sebeplerden salıverildiği bir süreçte bu denli önemli ve bilgiyi vereni kurtaracak bir bilgi saklanabilir mi?
Diğer taraftan baktığımızda da durum pek farklı görünmüyor. 17/25 Aralık sonrası Fetö AKP iktidarına saldırırken "turpun büyüğü heybede" gibi ifadeler kullandı. AKP iktidarının tüm hırsızlık ve yolsuzluklarını ifşa ederken asıl açıklanacak konunun arkada olduğunu ve bu konunun YAZICIOĞLU suikastı olduğunu ima etti. 17/25 Aralık'ın üzerinden yaklaşık 4,5 yıl geçti ve ortaya bu konu ile ilgili konan bir tek delil yok.
Her iki tarafta YAZICIOĞLU suikastından diğer tarafı sorumlu tutuyor ancak ne suikastı çözüyor ne de suikastın çözülmesine yardımcı olabilecek bir delil ortaya koyuyor. Koydukları deliller mantıkla ve olayın özüyle uyuşmuyor.
...
1999 da AKP ve FETÖ bir araya gelip ABD-İsrail-İngiltere ile BOP projesinin hayata geçirilmesi hususunda anlaşırken ABD-İsrail-İngiltere'nin taahhütlerinden biri "alternatif muhalefetin opere edilmesi" idi. (Bu hususta Yerli Ve Milli isimli seri yazılara bakabilirsiniz) AKP'nin gerek iktidara gelmesinden önce gerekse iktidara gelmesinden sonra alternatif muhalefete operasyonlar yapıldı. AKP iktidarına alternatif olabilecek muhalefetin bir kısmı siyaset alanının dışına itildi. Bir kısmı satın alındı. Siyaset alanının dışına itilemeyen ve satın da alınamayan YAZICIOĞLU'da infaz edildi.
Daha önce de yazdık. YAZICIOĞLU BOP'a kurban verildi. Her iki yapı da BOP'un uygulayıcısıdır. Bu anlamda AKP ile Fetö arasında bir fark yoktur. Her iki tarafta suiakstın nasıl/kim tarafından işlendiğini gayet iyi bilmektedir ancak çözülmesi her iki tarafı da suçlu pozisyonuna sokacağından çözülmemesini tercih etmektedirler. Çünkü her iki yapınında bu işte parmağı ve sorumluluğu vardır.
Ortaya çıkacak yeni bilgiler bu sorumluluğun ifşası demektir. Suçun birlikte işlenme ihtimali yukarıda bahsettiğimiz tek ihtimaldir.
Bu sebeple AKP iktidarda kaldığı sürece YAZICIOĞLU suikastının aydınlatılması mümkün değildir...