21 Ocak 2019 Pazartesi

Hrant Dink: Pakradun - Sabetaist Mücadelesine Mi Kurban Gitti?

Bundan tam 12 yıl önce 19 Ocak 2007 de Gazeteci Hrant Dink öldürüldü.

Olayın sıcaklığı içerisinde cinayet önce o dönem benim de içerisinde bulunduğum BBP camiasına ve rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'na yıkılmak istendi.

Bugün olayın Fetö'nün işi olduğu söyleniyor ve yargılama o minval üzerinde devam ediyor.

Aradan tam 12 yıl geçti ve olay hala aydınlatılamadı. Aydınlatılacak gibi de görünmüyor.

Zaman bulursam spesifik bir konu seçip okumalar yaparım. Geçmiş dönemlerde de bir miktar "Hrant Dink'i kim , niçin öldürmek ister?" konusu üzerinde durmuş ve başta kendi yazıları olmak üzere bazı okumalar yapmıştım...

Burada büyükçe bir parantez açıyoruz.

Prof. Dr. Avram Galante pek çok alanda kendini yetiştirmiş 15-20 dil bilen, Niğde milletvekili olan, Niğde ve Ankara Tarihlerini yazan, Yahudilere yönelik "vatandaş Türkçe konuş" başlıklı bildiriler yayınlayarak "Yahudilerin Türklerle bütünleşmesi gerektiğini" savunan bir bilim adamıydı. Toprağı bol olsun.

Galante toplumda çok bilinmez ama "Sabetay Sevi ve Sabetaycıların Gelenekleri" adıyla kaleme aldığı kitabı Sabetaycılık konusundaki temel kaynak kitaptır. Bugün sabetaycılık üzerine yazılmış tüm kitaplarda bir şekilde Galante'ye atıp vardır. Sabetaycılık kavramını literatüre ve hayatımıza sokan kişidir.

Sabetaycılık konusuna meyilli olanlar bu kitabı bilirler ama Galante'nin bir kitabı daha vardır.

Kitap 1931 yılında İstanbul'da Fransızca olarak basılmıştır. Bir kitapta yapılan Les Pacradounis ou Une Secte Armeno-Juive’’/4.baskı:1933 atfından aslında kitabın enaz 4 baskı yaptığını öğreniyoruz. Aslında 20 sayfalık bir risaledir. Kitap Türkiye'de Milli Kütüphane dahil hiçbir kütüphanede bulunmamaktadır. (Kişisel kütüphanelerde var olup olmadığı bilinmiyor.) Kitap basılalı 88 yıl olmasına rağmen Türkçe'ye çevrilmemiş ve hiçbir yerde adı geçmemektedir. Adeta unutturulmuş bir kitapla karşı karşıyayız. Kitabın ismi Türkçe'ye "Pakraduniler ya da bir Ermeni-Yahudi Tarikatı" şeklinde çevirebilir ki kitaptan bahsedenler bu ismi kullanmaktadır. 

Gariptir bu kitap Avram Galante'nin biyografilerin de bile görünmez. Sanki böyle bir kitap hiç yazılmamıştır.

...

1895 de başlayıp 1896 da Ermeni komitacılarca yapılan Osmanlı Bankası baskınının hedefe ulaşmaması ile bastırılan Ermeni kıpırdanmaları sonrası özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bir toplu din değiştirme olayı yaşandı. Kaynaklar sadece 1 gecede 500 Ermeni köyünün din değiştirerek "müslüman" olduğunu yazar. Ancak kaç kişinin din değiştirdiği ve aslında bunlardan kaçının gerçekten müslüman olduğu bilinmez.

...

Geçtiğimiz yıl, Diyarbakır İngiliz konsolosluğunda tercüman olarak çalışırken hakkında vatana ihanetten idam kararı verilen Thomas Mıgırdiçyan ve eşi Esther’in kitapları tek kitap halinde ve “Kürtleşen Ermeniler” adıyla Türkçe'ye çevrildi. Kitapta aslında Ermeni olan ama kendilerini Müslüman Kürt olarak gösteren 14 aşiret hakkında bilgi veriliyordu. Aşiretlerden birinin adı "Pakraduni"ydi. Yine eşinin Halep üzerinden Mısır’a kaçması sonrası kendisi de Dersim üzerinden Rusların elindeki Erzincan'a kaçan ve oradan Moskova üzerinden Londra'ya geçip eşiyle buluşan Esther'de Dersim'de bir süre evinde kaldıkları bir aşiret reisinin kendisine "Ermeni Pakraduni Hanedanının tacını" gösterdiğini kitabında anlatıyordu.

Pakradunilerin sayısı bu kadar var mı?

 3.asırda Erzincan-Ani(Kars) hattını dolaşan Bizanslı gezgin Pavstos bunların sayısını 400 Bin olarak veriyordu. Mıgırdiçyan’ın kitabında ismi Pakradun olarak geçen aşiret Anadolu’da 22 farklı ile yayılmış bir aşiret ve sosyalmedyadaki gruplarında kendi aşiretlerinin üye sayısını 500 Bin kişi olarak veriyorlar.

Burada asıl dikkat edilmesi gereken husus Pakradunilerin sadece Ermeni- Yahudi görünümlü olmamaları Pakradunilerin Gürcü-Yahudi görünümlü olan başka bir kolu daha var. Ermeni-Yahudiler Doğu-Güneydoğu Anadolu ve buradan Kapadokya ve Kilikya bölgelerine doğru dağılırken Gürcü-Yahudi görünümlüler Karadeniz kıyıları ve buradan Marmara’ya doğru dağılmış durumdalar. Yine bazı kaynaklar Kilikya Ermeni Krallığının yıkılmasından sonra bazılarının Kürt Yahudileri içerisine göç ettiğini yazıyor.

...

Türkiye'de ortamın yumuşadığı son yıllarda bir din değiştirme olayı yaşanmaya başladı. 2008 yılına kadar ki mahkeme kayıtlarına göre yaklaşık 2000 kişi başvurmuş ve mahkeme kararıyla Müslüman olan dinini başka bir dinle değiştirmiş. Din değiştiren 2000 kişiden yaklaşık 1800'ü İslam dininden çıkarak Gregoryen Hristiyan olmuş. Gregoryen Hristiyanlık neredeyse sadece Ermenilere has bir mezhep. Üstelik bu kişilerin neredeyse tamamı 70 yaş ve üzerinde. 90 yaşında müslüman iken Gregoryen Hristiyanlığa geçenler var. Hayatının sonuna gelmiş biri niçin din değiştirir?

Parantezi kapatıyoruz.

Hrant Dink Ermeni vatandaşlarımızdan biriydi ve Ermeni vatandaşlarımıza hitap eden Agos Gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapıyordu.

Ermeni kökenli bazı kişilerin kripto bir şekilde yaşadıklarını yani gerçekte Hristiyan Ermeni olmalarına rağmen kendilerini Müslüman Türk/Kürt olarak gösterdiklerini biliyordu. Artık saklanmaya gerek olmadığını ve ortaya çıkmaları gerektiğine inanıyordu. Bu yönde yazılar yazdı. Yazılar yazmakla kalmadı elinde bu kişilerin kimler olduğunu gösteren bir liste olduğunu şayet bu listedekiler kendileri ortaya çıkıp Hristiyan Ermeni olduklarını açıklamazlarsa kendisinin bu kişileri ve listeyi açıklayacağını belirtti. Listenin açıklanması demek başta Siyasal İslamcılar arasında olmak üzere tüm münafıkların ortaya dökülmesi demekti. İşte bu listeyi açıklayacağını belirtmesinden bir süre sonra Hrant Dink öldürüldü.

Türkiye'de devleti ele geçirmek için 2 güç kıyasıya bir mücadele halindeydi. Bir tarafta Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne devleti ve bürokrasiyi elinde tutan iki kimlikli Sabetaistler diğer yanda devlete ve bürokrasiye yeni yeni ortak olmuş ama yalnızca kendisinin olmasını isteyen üç kimlikli Pakraduniler (ilginçtir Sabetaistlerin Kapancı kolu Pakraduniler ile birlikte hareket ediyor. Bu durum Pakraduniler içerisinde Sabetay Sevi’ye inanan bir grup mu var sorusunu akla getiriyor.). Ve Dink'in açıklayacağını belirttiği listede Pakraduniler de yeralmakta. Pakradun Hanedanlığının 1048 de sona ermesi, Kilikya Ermeni Krallığının -ki Ani’nin düşmesinden sonra buradan kaçan Pakradun Hanedanlığı prensleri tarafından kurulmuştur- 1375'de yıkılışından sonra ilk kez bir devletin yönetimi ellerine geçmek üzereydi. Belki de ellerine bir daha böyle bir şans geçmeyecekti ve birileri olaya çomak sokmak üzereydi. Buna müsaade edilemezdi ve etmediler. Dink ortadan kaldırıldı.

Geçtiğimiz günlerde bir sosyal paylaşım sitesinde paylaşılan bir Türkiye haritası gösterildi. Harita üzerinde bazı işaretler vardı ama küçük olduğundan okunmuyordu. Bu harita ne haritası olabilir diye soruldu. Bazı iller işaretlenmişti. Kaba bir bakıştan sonra "Pakraduni Yerleşim Yerleri Haritası" dedim. Muhatabım "onu nereden çıkardın?" diye sordu ve haritayı büyüterek gösterdi. Türkiye'yi yönetenlerin memleketleri işaretlenerek oluşturulmuş bir haritaymış. 

Yanlış anlamayın tamamen tesadüf...

8 Ocak 2019 Salı

Ziraat Bankası - Geçmiş Olsun Vatandaş...


Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama ile Ziraat Bankasının futbol kulüplerinin tüm borçlarını 3.kişilere ödeyeceğini ve ödediği bu tutarları yapılandırarak 10 yıl içinde kulüplerden tahsil edeceğini açıkladı.

Olayın detayları izleyen günlerde yapılan açıklamalarla netleşmeye başladı. 14 banka ve finans kuruluşunun futbol kulüperinden alacağı var. Ülkede 127 profesyonel 350 Bölgesel Amatör Lig takımı var. Amatör takımlar bu sayının dışında. Süperligde yeralan 18 takımın banka ve finans kuruluşlarına borcu 14 Milyar TL. Diğer kulüplerin borcu bilinmiyor ama hepsi borç batağında.

            Ziraat Bankası kuruluş amacı çiftçiye destek olan bir banka ancak her ne hikmetse çiftçi dışında herkesi fonlamakta.

            Ziraat Bankası uluslararası bankalardan geçen yıl 1.44 Milyar $ sendikasyon kredisi kullanmıştı. Aynı günlerde Demirören Grubunun Doğuş grubuna ait TVleri ve gazeteleri alması için ballı kredi vermişti.
           
            Yine geçtiğimiz günlerde işsizlik fonundan 11 Milyar TL kanuna aykırı olmasına rağmen kamu bankalarına aktarılmıştı. Kamu bankaları arasında Ziraat Bankası da vardı. Yine bu dönemde çıkartılan bir KHK ile Ziraat Bankasının da aralarında bulunduğu kamu bankaları piyasa fiyatının çok altında yandaş müteahhitler için aylık %0.99 faiz ile konut kredisi vermeye başlamıştı.

            Şimdi de yıllık %8 faizle spor kulüplerine kredi veriliyor.

         Ziraat Bankası piyasadan bugün için yaklaşık %20 faiz ile mevduat topluyor. Topladığı bu mevduatı aylık %0,99 (yıllık %11,88 basit) üzerinden yandaş müteahhitleri kurtarmak için kullandırıyor.

Yetmiyor.

Spor kulüplerinin borçlarının yapılandırılması için yıllık %8 faiz ile spor kulüplerine kredi açıyor.

Sadece 18 Süperlig kulübünün bugün itibariyle borçları yaklaşık 14 Milyar TL. Alt liglerle birlikte bir o kadarda diğer kulüplerin borcu bulunsa eder size 28 milyar TL.

Bu hamleyle yapılan her işlemde yıllık %8,12 oranında müteahhitlerden ve yıllık %12 oranında da spor kulüplerinden "görev zararı" yazıyor.

Kime yazıyor?

Görev zararını kapatacak kişiye yani vergi mükellefine yani bize...
Formun Üstü

           Cumhurbaşkanı geçtiğimiz Pazar partisinin İzmir adaylarını tanıttığı toplantıda hazineden çiftçiye 2 milyar TL lik destek yapacaklarını açıkladı. "Tam 2 milyar TL" diye de üstüne basa basa vurguladı.

Vurguladığı rakam bugünkü kurla yaklaşık 370.4 milyon $. Bunu Türkiye'de Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı 2 milyon 176 bin kişiye paylaştıracak.(ki eşit paylaştırıldığında çiftçi başına 919 TL düşmekte. Traktör deposu muhtelif olmakla birlikte 110 lt motorin alan depolar var. 110lt x 5.75 TL = 632,5 TL eder ki bu hesaba göre ancak 919 TL ile 1,59 depo doldurulabiliyor. Ne büyük destek…)

Yukarıda da belirttik. 18 kulübün toplam borcu 14 Milyar TL. Ali Koç'un 25.07.2018 tarihinde yaptığı açıklamadan öğrendiğimiz kadarıyla sadece Fenerbahçe'nin borcu 621 milyon €. Yani bugünkü parite ile 707.94 milyon $. Tüm çiftçiye dağıtılacak tutarın yaklaşık 2 katı. Galatasaray'ın borcu 31 Temmuz 2018 itibarıyla 1.408 milyar TL. Sizin anlayacağınız 260.6 milyon $. Yine Ağustos 2018 itibariyle Beşiktaş'ın borcu 1.846 milyar TL. Bugünkü kurla 341.9 milyon $. (Üçünün borç toplamı 1.31 milyar $. Ziraat Bankasının da içinde bulunduğu Türkiye varlık fonunun değeri 40 milyar $. Kıyaslayın.)

Türk futbol ekonomisi ithalata dayalı bir futbol ekonomisi. Dışarıdan sürekli futbolcu getirilirken tek tük futbolcu satılmaktadır. Giden futbolculardan da nadiren para kazanılmaktadır. Yani Türk futbol ekonomisi sürekli açık vermektedir. Son yapılandırma olayı ile kulüp harcamalarına sınırlandırma getirileceği bildiriliyor. Bir kulüp yıllık gelirinin enfazla 1,5 katı kadar harcama yapabilecek. Bu durumda yıllık geliri 20 milyon $ olan bir kulüp o yıl 30 Milyon $ harcama yapabilecek. Yani borçlanmaya devam edecek. Bu durumda kulüplerin birikim yapması, borç ödemesi pek mümkün görünmüyor.

Ayrıca

Geçmiş yıllarda pek çok kulübün vergi , sgk borçları silinmişti. 2014 de Galatasaray'ın 140 milyon TL , Beşiktaş'ın 130 milyon TL vergi/SGK borcu silinmişti. 2017 yılında Galatasaray (anapara+usulsüzlük cezası+faiz toplam) 304 milyon TLlik borcunu vergi barışından faydalanarak 19 milyon TL olarak ve taksitle ödemişti. Diğer kulüpler için de aynı durum geçerli ve hepsi vergi barışından faydalanmıştı.

Şöyle de bir istatistik var. Son Vergi/SGK Barışında ;

- Vergi barışından faydalanmak için başvuruda bulunan kişi sayısı 5.950.316
- İlk 2 taksit içinde yapılandırmayı ihlal eden kişi sayısı 2.459.214

Yani ilk iki taksit sonucunda vergi barışından faydalanıp borcunu ödeyeceğini beyan edenlerin yüzde 41.32’ü şartları ihlal ederek yapılandırma hükümlerinin dışına çıkmış ve borcunu ödememiştir.
Yapılandırılan toplam vergi borcu tutarı 70 milyar lira, tahsilat ise 13.3 milyar lira olarak gerçekleşmiş. Yani yapılandırılan tutarın ancak yüzde 19’u tahsil edilebilmiştir.

-SGK prim borcu nedeniyle başvuru yapan kişi sayısı 1.270.402
- İlk 2 taksit sonucu yapılandırmayı ihlal eden kişi sayısı  562.000 kişidir.
SGK prim yapılandırılması için başvuranların yüzde 44,23’ü şartları ihlal ederek yapılandırma kapsamı dışına çıkmış ve borcunu ödememiştir.

Sigorta prim borcu nedeniyle yapılandırılan tutar 43.4 milyar lira olup tahsilat 3.2 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Tahsilat oranı %7,3.
(Buradaki "kişi" gerçek ve tüzel kişileri kastedmektedir. Futbol kulüpleri de tüzel kişiliktir. Burada borçlarını yapılandıran fakat ödemeyip istatistiğe giren kulüp var mı acaba?)

2014 ve 2017 deki vergi ve SGK aflarından bir netice alınamamıştır. Örnekler ortadadır. Kulüplerde bu kafayla yönetim devam ettiği sürece bu kulüpler borçlanmaya ve her 3-4 yılda bir devletin kapısını çalmaya devam edecektir. Bu haliyle bu kulüpler için verilecek her kuruş "ölü yatırım"dır. Asla dönüşü olmayacaktır.

Tam kulüplerin finansmanına odaklanmışken Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç saat önce yaptığı bir açıklama ile Ziraat Bankası tarafından Kredi Kartı Mağdurlarının(!) borçlarının ödenerek yapılandırılacağını açıkladı.

Sadece Temmuz 2017 ile Temmuz 2018 arasındaki 1 yıllık dönemde tam 1 milyon kişi kredi kartı borcunu ödemediği için temerrüde düşmüş. Gerisini düşünün.

Şimdi bu 1 milyon kişinin gelirinde hiçbir değişiklik olmadan sadece borcu yapılandırılacak. Gıda ürünlerinde enflasyonun %40'larda gezdiği bir ortamda bu insanların maaşlarına yapılan %6- 10 ya da asgari ücrete yapılan %26 zammın hiçbir anlamı yok. Aç adam yine aç. Aldığı zam zaten enflasyona gitmiş durumda. Bu durumdaki bir vatandaş hem hayatını idame ettirecek hem de artırıp borç ödeyecek. Mümkün değil. Ziraat Bankası bu borcu tahsil edemez.

Futbol kulüplerinin borçları banka ve finans kuruluşlarına, kredi kartı mağdurlarının borcu bankalara. Kulüplerin (borçlarını öderlerse) ve kredi kartı borçlularının cebine birşey girmeyecek. Tüm para bankalara/finans kuruluşlarına gidecek.

Banka ve finans kuruluşları alacaklarını tahsil edecekler.

Mevcut haliyle tüm bu olaylar bize bir kaynak aktarımını işaret ediyor. Burada asıl kurtarılan ne kulüpler ne kredi kartı borçluları. Burada asıl kurtarılan %50 si yabancı sermayeye ait olan bankacılık sistemi. Mevcut ekonomik krizin finansal bir krize dönüşmesi engellenmeye çalışılıyor. Tabii tüm bu yük vatandaşın sırtına sarılarak.

        Bankalar; Hazine , Ziraat Bankası ve Vatandaşın batması pahasına kurtarılmaktadır. Hazine ve Ziraat Bankası vergilerle finanse edileceğinden gerçekte tek batan vatandaş olacaktır.

            Bu Millete kastınız ne arkadaş?