22 Haziran 2017 Perşembe

Ahlak-Din-İktidar Üçgeninde Yozlaşma



Sitedeki (www.karartv.com) köşe yazılarımıza “ahlak” konusu üzerinden girmiştik. Hernekadar başka bir konuya geçmeye niyetlenmişsek de  yine ahlakla devam ediyoruz.

Son dönemde tv’lerde yayınlanan programlarla ilgili tartışmalar bitmiyor. Bu tartışmaların bir ayağı da gelip evlilik programlarına dayanıyor.

Söylenenlere bakarsan Tv'lerdeki evlilik programlarından başta mütedeyyin insanlar olmak üzere herkes rahatsız. Madem herkes rahatsız o halde bu programları kim izliyor diye baktığımızda herkes izliyormuş. Anadolu’da kasaba irisi bir ilçede yaşayan cami cemaatinden babam ile annem bile izliyor hatta bize oradan kız bile bakıyorlarmış. 

Bu programların RTÜK 'e şikayet edildiği, kaldırılmaları için kampanyalar yapıldığı hepimizin malumu. Birkaç ay önce İstanbul Alperen Ocaklarının böyle bir kampanyasına Üsküdar’da denk gelmiş ve imza atmıştık.

Bir başka eleştiri konusu da Ramazan ayı boyunca tv’leri işgal eden iftar ve sahur programları. Dini programlara karşı olduğumuzu iddia edecek münafıklar çıkabilir ama mevzu dini programların varlığı değil içeriği. 

“Geniş halk kitlesi istiyor diye menkıbe ve hurafe dolu bir din anlatanlar farkında olmadan dinin toplumları uyuşturduğu tezini de desteklemiş oluyor. Anadolu’dan gelip, bunu dini bilgilendirme sananlara, boynu bükük dinleyen garip Anadolu insanımıza üzülüyorum” diyor Diyanet İşleri Eski Başkanı Ali BARDAKOĞLU. 

Neredeyse her kanalda var bu hikayeciler/hurafeciler. 

Bunlardan biri bir ara gözümüze batmış üzerinde biraz araştırma yapmıştık. Oteline kaçak çıktığı katla medya gündemine gelmişti bir zamanlar. Bir taraftan “Peygamber (S.A.V.) açlıktan karnına taş bağlayıp dolaşıyordu” derken diğer yandan bunu anlatmak için ayda 600 Bin TL alıyormuş bu hocamız. Aynı şahıs Düzce Üniversitesinde bir öğrenci kulübünün etkinliğine gidip “Peygamber (S.A.V.) yokluktan 1 adet hurma ile iftar ediyordu” yu 1-2 saatlik bir programda anlatmak için 9 Bin TL ister. Programın başlama saati gelir. Hocamız programa çıkmadan parayı ister. Paranın bir kısmı eksiktir. Tertip komitesindeki öğrenciler “Hocam siz başlayın bitinceye kadar biz tamamlayacağız” derler. Cevap “paramı tam olarak almadan programa çıkmam” olur. Salonda dinleyiciler 45 dk bekletilir. Para tamamlanır ve hocamız kürsüye çıkıp konuşmaya başlar.

“Ver mehteri” mi?

Hayır efendim o dönemde  “ver mehteri…” düzeyine erişilememişti henüz. 
 
Herneyse.

Futbol sahalarındaki konsept ismi "arena" ya müdahale eden iktidar ahlaki ve dini yozlaşmanın müsebbiplerinden evlilik ve iftar-sahur  programlarına, müdahale etmiyor. Üstelik iktidar yetkilileri kendilerinin de bu programlardan rahatsız olduklarını belirtmelerine rağmen. 

Bu konuda bir şeyler söyler diye beklediğimiz DİB mi? O da iktidarın memuru ve dibe çökeli çok oldu. Daha kalkamaz çöktüğü yerden.

Evlilik programlarının yayınlandığı kanallardan biri atv. atv havuz medyası olarak da bilinen Turkuvaz Medya Grubu içerisinde bir kanal. Turkuvaz Medyanın ceo'su Serhat Albayrak . Şu bizim damad-ı şehriyari olan enerji bakanımız Berat Albayrak'ın ağabeyi. 

Havuz medyasının nasıl oluşturulduğuna dair konuşmaların yeraldığı tapeler hala kulağımızda çınlıyor. Erdoğan Demirören miydi 100 Milyon dolar bağış(!) kesildiği için ağlayan yoksa Nihat Özdemir mi?

Önemli değil. 

Nihayetinde İktidarın emrinde bir medya grubu. Gerçi Fatih Tezcan başka şahıslara ait bir kısım medya kuruluşlarının da aslında iktidarın elinde olduğunu söylüyor ama zenginin malı hesabı işin o tarafına girmiyoruz.

Diğer taraftan bir başka büyük medya kuruluşu da ES medya. ES Medyanın sahibi de geçen hafta yapılan kongre ile AKP MKYK üyesi olan Ethem Sancak...

Doğuş , Doğan gibi diğer medya grupları da iktidarın denetimi altında. Nasıl demeyin. Ohal-KHK-Fetö üçgeninde varlıkları dünya liderinin iki duduğı arasında. Bu arada “Alo Fatih” i de unutmayalım. Buna rağmen evlilik programları , niteliksiz iftar-sahur programları hala yayında…

Devletin resmi kurumu TRT’de “Güzel Kur’an Kerim okuma yarışması” başladı ve devam ediyor. Program formatı “Acun yarışmaları”yla aynı formatta. Format için muhtemelen yabancı bir firmaya telif ücreti ödendi. Kur’an-ı Kerim üzerinden Acun’un yaptığı/yaptırdığı aculluklar tekrarlanıyor. Okunan Kur’an da olsa bildiğiniz tipik bir “ses” yarışması. Bir “özne” olması gereken Kur’an-ı Kerim bir “suje” olarak kullanılıyor. Kur’an vahşi kapitalizme kurban ediliyor. 

İbadet ve uyulması amacıyla okunması gereken “Kitap” yarışma/kazanma saikiyle okunuyor. Hayat kitabı , yarış kitabına döndürülüyor. 

İroni bu olsa gerek...

İroni dedim de 1997-2001 arasında ABD Dolarının 200-300 TL (bugünkü parayla 20-30 krş) aralığında olduğu dönemde İBB yi yaklaşık 22 Trilyon TL tokatlayan İroni ajans takıldı  aklıma...

İBB deyince de Ulaşım A.Ş nin eski genel müdürlerinden biri için zihinde şimşekler çakıverdi. Yolsuzluğu ortaya çıkınca “istifa et biz de kapatalım aksi takdirde biz ilişiğini kesersek bir daha kamuda görev alamazsın” denilerek istifa ettirilmişti zamanında. Sonra şey oldu… şey işte.

Bu akla takılmaların sonu yok ve başımızı derde sokacak galiba. En iyisi gidip twitter da İ. Melih Gökçek 'e saralım...

Niçin Gökçek mi?

Diğerlerinden engelli olmamız sebebiyle bir parça mecburiyetten. Ama Allah var laf kaldırıyor. Geçenlerde “Başgan dedik bağrımıza bastık sutosbası çıktın” dedik. Hala dava etmedi. Sanırsak bizi seviyor…

15 Haziran 2017 Perşembe

Bir Mücadelenin Hikayesi - “Ti Destanı”




             Sevgili Günlük ;

         Uzun zaman oldu seninle dertleşmeyeli. Bırak günü haftayı ayı yıllar geçti. Nasılsın? Ne eder , ne yaparsın?  Yediğin içtiğin senin olsun…
           
            Ben mi ?
         Neyi nasıl anlatayım. Ülke İstanbul’un havası gibi  sürekli değişmekte. Her olayda ayrı bir safa giriyoruz. Hangi hadisede hangi safta yeralacağımızı bir türlü kestiremiyoruz.

            Bu aralar tek derdimiz Fetöyle mücadelemiz.

            Sorma.

            Çok pis  mücadele ediyoruz ki.

 Kör tuttuğunu misali devlette yakaladığını Fetöcü...
Ne çok fetöcü varmış bu memlekette. Siyasilerimiz fetö devlete sızmış diyor lakin görünen hiç de onların dediği gibi değil. Resmen millet fetöye sızmış , bana öyle geliyor.

            Dedim ya çok pis mücadele ediyoruz diye.  

         İktidar onların ne menem bir yapı olduğunu 20 sene önce çözmüş lakin yeraltından faaliyetlerini sürdürdükleri ve inleri belli olmadığı için şiveyerek yerüstüne çıkmaları için beklemiş.  Hatta  gizli yapıları ortaya çıksın diye parsel parsel yerler vermiş , dershane açtırıp, şirket kurdurmuş , banka kurdurup para yatırmalarını sağlamış. Bilinen birkaç tanesini siyasete sokup bürokrasiye müdahale etmesini sağlayarak her biriciğinin nerede ne halt ettiğini çözmüş. 

            Hatta Yüksek Askeri Şura’ya bile el uzattırarak ordunun içindekileri tespit ettirmiş. Gazete , dergi  çıkarmalarını , tv kurarak program yapmalarını sağlayarak düşünceleri hakkında bilgi edinmiş.

            Türkçe olimpiyatları  , Abant Toplantıları gibi toplantılarına çaşıtlar göndererek herbirşeylerini en ince detayına kadar öğrenmiş.

            Ortaklık mı?
          
         Ne ortaklığı Günlük sen beni  dinlemiyorsun galiba. Diyorum ki 20 sene önce fark etmişler oyun bozulmasın diye arkadaş, ne bileyim işte dost gibi görünmüşler. Ortak değiller ama ortak gibi davranmışlar senin anlayacağın.

            Karı-koca gibi aynı yatakta yatıp halvet mi olmuşlar?

            La ben nereden biliyim yatakta ne halt yediklerini?  Röntgenci miyim ben? Adamların gece evlerini mi dikizliyorum? İyice magazine sardın muhabbeti. Dur bak dinle anlatıyorum işte. 

            O fetöcü sandığın , iktidarla da kolkola olan adamlar hep fetöye iktidarca sızdırılan adamlarmış.

            Ayırt edemiyor musun?

          La havle… sen ayırt edesin diye boyunlarına ben fetöcü değilim fetöye sızmış adamım diye çakar takarak dolaşacak değillerdi ya…

         Bu fetö olacak fitne fücur taifesi kendini o kadar güçlü sanmış olacak ki sonunda darbe yapmaya kalktı. 

          Darbe marbe yer mi Anadolu çocuğu?  Vallahi 2 saat içinde çil yavrusu gibi dağıttı  millet. Eşekten düşmüşten beter etti hepsini.

            Sonra devletimiz inlerine girdi. Hem de ne giriş.

            Ne mi buldular? 

            Elinin körünü… tövbe  tövbe...

            Daha çıkamadılar , araştırıyorlar.

           Devlet araştırırken bu Cehapenin de p… luk edeceği  tuttu yine. Neymiş 15 Temmuz araştırılsınmış. Devlet ne yapıyor haspam? Araştırma yapılırken daha 15 Temmuz araştırılsın diye önerge vermekte nerelerinden çıktıysa  artık. Neyse ki iktidar akıllı da önergeyi reddedip Cehapelilerin işi sulandırmasına müsaade etmedi.

            Bu fetöcüler de şeytan gibi azizim. Hatta şeytandan bile beter. Başlarına geleceği anlamış olacaklar ki tüm büyükbaşlarını ülke dışına kaçırmışlar. Şöyle esaslı bir Osmanlı tokadı aşkedecek büyükbaş bir Fetöcü bulamadık koca ülkede iyi mi?

            Ne mi yaptık?

            Atalarımızın dediğini. Eşeği bulamadığımız için kürtününü dövüyoruz.

         Senin anlayacağın maraba tayfasını. Fetönün siyasi ayağını bulamadık ama yakaladığımız “Damat” ayağını neredeyse bitirdik. Veriyoruz küsküyü. Polisimiz bir gaza gelmiş , bir gaza gelmiş sanırsın elindeki biber gazı stoğunun tamamını içmiş, önüne kim çıktıysa doldurmuş kodese. Arada bizim Başganın damadı Gavurmacıların oğlanı da almışlar içeriye. Başgan devreye girdi de kıçını zor kurtardı. Başgan , başgan olmayaydı var ya öff öff...

            Mehteri mi? Ben küskü deyim sen mehter anla.

            Herneyse

          Bu fetönün elebaşısı  Amerikaya kaçmış. Onu istemek için 4 defa heyet gönderdik ama bizim giden heyetlerin jetlagdan kafası karışmış olacak ki 3 tanesinde şarkıcı  Ebru’nun kocasını istemişler.

            Hangi Ebru mu? Bizim Gündeşlerin Ebru var ya işte onun beyini … Sima olarak da benzemezler , karakter olarak da benzemezler niye karıştırdılar anlamadık ama kesin jetlag etkisidir diyorum ben?

            Bu devletin de kendinden haberi yok. Herif 1999 da gitmiş ABD’ye. Orada her türlü hainliği yapmış ve bu adam hainliğe devam etsin diye devletimiz maaş ödemiş. Düşünebiliyor musun Günlük ben düşmanıma rahat yaşasın, bana şerefsizlik etsin diye 15 sene maaş ödüyorum.

            Şimdi Devlet gel diyor , gelmiyor. İstiyor ,  ABD vermiyor. Bu ABD de çok oluyor. Devlet kendi vatandaşını istiyor vatandaşını devlete vermiyor. Devlet bu Fetö’yü bir yakalasa ona dünyanın kaç bucak olduğunu gösterecek amma yakalayamıyor. ABD bilmiyor ama Devlet alacağını kimse de bırakmaz. 5 sene geçer 10 sene geçer unutmaz. Yapılandırır, taksitlendirir sonuçta gene alır. Günü geldiğinde ABD’nin ümüğünü de sıkar.

            Nereden mi biliyorum?

            Bize hep öyle yapıyor ya.

            Sorma. F.G.’nin devletin “şefkatli kollarına” gelmemesi devleti çok gücendirdi. Evlatlıktan reddediyor şimdi. F.G’ye  demiş ki 3 ay içinde döndün döndün,  dönmezsen bir daha bana baba deme. Seni vatandaşlıktan atıyorum, vatansız öleceksin demiş.

           Devlet,  vatandaşı olduğu halde ABD’den  alamadığı Fetö’yü vatandaşlıktan çıkarttığında vatandaşı olmadığı halde ABD’den nasıl mı alacak?

            Ne bileyim ben? Ahiret sorusu sorar gibi ne sorup duruyorsun?

         Neee? Ben olayları yanlış mı değerlendiriyorum? Gündemi benden iyi takip ediyorsun ve olaylara benden daha vakıfsın öyle mi?

            Hükümetin Fetöyle mücadelesi “1. Dünya savaşı esnasında Osmanlı Devleti  Rusya ile savaştadır. Ruslar Karadeniz bölgesinde ilerlerken Rize hariç tüm civar iller gönüllü olarak Ordunun yanında Ruslara karşı savaşmaktadır.  Bir zaman sonra Rizeliler çevrenin bakışlarından rahatsız olmuş olacaklar ki toplanıp biz de savaşalım derler. Ancak hazırlıksızdırlar. Doğru dürüst silah yoktur ellerinde. Rusların attığı topları görüp, top seslerini duyunca  top imaline karar verirler. Ağaç gövdesini oyarak bir top yapmaya başlarlar. Kısa sürede topu yapıp doldururlar. Namlusunu Ruslara doğru çevirip ateşlerler. Top büyük bir gürültüyle patlar. Şiddetli patlamanın etkisiyle top parçalandığı gibi topun çevresindeki Rizelilerde sağa sola savrulur. Toz-toprak içinde kalırlar. Bir kısmı yaralanır. Bir müddet sonra kendine gelenler toplanmaya başlar. Herkes topla Ruslara ateş etmekten dolayı mutlu ama patlamanın şiddetinden dolayı şaşkın bir şekilde Rusların geldiği yöne doğru bakınırken  bir Rizelinin sesi duyulur; “Uşağum! a ha bu top bizi böyle etti, koydu Urusun a..ına” hikayesinde anlatılan Rizelinin Ruslarla savaşına mı benziyor? 

            Bir yerinden uydurmuyorsun  değil mi? Böyle hikaye mi olur be?

            Gerçek ve adı da “Ti Destanı” (*) mı?

            Madem her şeyi biliyorsun da 2 saattir beni niye yoruyorsun? Tiye mi alıyorsun şerefsiz!!!???



(*) Olay bölgenin isimsiz hikayelerinden olup “Ti Destanı” ismi ironi amacıyla tarafımızdan verilmiştir