MEHMET BUĞRA
Tarih: 0 (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır.)
Tarih: 0 (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır.)
AÇIKLAMA;
Geçen
yazımızın son paragrafında yeralan “fırıldak” lafından dolayı bazı kişilerin
rahatsız olduğuna dair duyumlar aldık. Oysa yazımızda ısrarla yapılan çağrı
metninin kim tarafından ne amaçla hazırlandığını ve çağrının yapıldığını
bilmediğimizi belirtmiş ve hiçbir şekilde isim zikretmemiş , kişi ya da
kişileri tanıtıcı ibare kullanmamıştık. Yine hiçbir şekilde çağrı metninin
içeriğine dair bir ifade , yorum , eleştiride dile getirmemiştik. Kimseyi
işaret etmememize rağmen birileri üzerine alındıysa “suçluluk psikolojisinin
dışa vurumu” olgusu ile karşı karşıya olduğumuzu ifade etmekle yetineceğiz.
Yine de
“fırıldak” lafzını niçin kullandığımızı açıklayalım. Bir birlik çağrısı
yapılıyor ve yapan kişiler çağrı metninin ekinde yeralan isimlerin “Birlik
Çağrısı”nı desteklediğini ve metni imzaladığını beyan ediyor. Diğer taraftan
başka bir kişi metnin içeriğini bilmediğini ve tanıdığı bir arkadaşının
telefonla çağrıyı desteklemesini rica ettiğini bunun üzerine içeriğini ve ne
niyetle yapıldığını bilmemesine rağmen isminin yeralmasına izin verdiğini ve
isminin bilgisi dahilinde yeraldığını söylüyor. Bir başka kişi hiçbir şekilde
böyle bir çağrı yapılacağından haberdar olmadığını , isminin orada
bulunduğundan günler sonra haberdar olduğunu ileri sürüyor. Burada kişi
nitelendirmelerini çoğul olarak algılayın. Şimdi ya metni hazırlayıp isimleri
metne ekleyenler yalan söylüyor ya da isimleri metinde yeralmasına rağmen
bundan haberdar olmayanlar.
Evet
dostlar bu durumda sizce de aramızda fırıldaklar yok mu?
Bu konu
hakkında son söz olarak ; dost olarak nitelendirdiğimiz bazı kişilerin
takındıkları tavırlarla ilgili olarak “dostluk hukukumuzu” yeniden gözden
geçirmek zorunda kaldığımızı belirtmeliyiz.
30 YIL SONRA- NİHAYET
Gerçeği
söylemek gerekirse uzunca bir süredir “12 Eylül” ve “Ergenekon
Soruşturması-Davası” hususları hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyordum ve fakat “Aktütün” karakoluna yapılan baskın ve içerisinde
astsubay , Uzman Çavuş ve erlerinde bulunduğu 15 güvenlik görevlisinin
“Şehit” (İnşallah öyledir) edilmesi akabinde yapılan açıklamalar üzerine bu
yazıyı kaleme almaya başlamıştım. Ancak tamamlamak nasip olmamıştı. Daha
sonra bölgede yaşanan gelişmeler ve bir Binbaşının da aralarında bulunduğu 3
güvenlik görevlisinin daha kaybedildiği bilgisinin ulaşması üzerine yazıyı
tamamlamaya karar verdim.
........ Aktütün Karakoluna yapılan saldırının sonrasında yapılan açıklamalar aslında 30 yıldır dinlemeye alıştığımız “Hamaset” türünden açıklamalardı. 30 yıldır aynı şeyleri sık sık dinlediğimiz için “Kanıksadığımız” türden ve duyduğumuz zaman “İstihza” ile karşılamaya başladığımız , konuşmaların içeriğini duyar duymaz açıklamanın “kime” ait olduğunu bile bildiğimiz açıklamalar. ........ Yine takip edebildiğimiz kadarıyla terörün “İç Siyasal Çekişmenin” argümanı olmaya devam ettiğini gösteren ve sebep sonuç ilişkisinde ortaya çıkan durumdan tarafların menfaat elde etmeye ve karşı tarafı yıpratmaya çalıştığı açıklamalar.
Yazık…
Açıklamaların
içinde birisi vardı ki dikkatimizi bu noktaya çekti.
........ Terörle mücadelenin 30.yılında bölgede yeralan ve yeraldığı alan olarak savunma zafiyeti bulunan karakolların başka yerlere taşınması “akıl” edilebilmiş ve bu amaçla çalışmalara başlanmış. Ancak “maddi imkansızlıklar” sebebiyle (dikkat buyurun başka bir sebeple değil) “Aktütün Karakolu” da dahil bu karakollar taşınamamış. ........ Düşünüyoruz, bilgilerimizi yokluyoruz ve şaşırıyoruz.
Resmi
kayıtlara ve bütçeden orduya (Milli Savunma Bakanlığına) ayrılan paya bakma
gereği duymuyoruz. Kimsenin bakma gereği duyacağını da sanmıyoruz. Her
vatandaş bu ülkede en büyük bütçe giderinin Ordu kalemine ait olduğunu ve
orduya ayrılan bütçenin denetim dışı olduğunu ve sorgusuz sualsiz
harcandığını bilir. Yine askerliğini yapan herkes bilir ki ordu içinde
yapılan “israfın” haddi hesabı yoktur. En küçük birliklerde bile birlik
komutanının keyfe keder “Temsil” (Ordu literatüründe başka bir ismi var mıdır
bilemiyorum? Ancak ben böyle nitelendirdim.) giderlerinin kaç karakol
binasına malolacağını tahmin etmek zor değildir. Yine ordunun ihtiyacını
karşılamak üzere düzenlediği mal alım ihalelerinde ne dümenlerin döndüğüne
dair bilgiler herkesin kulağına gelmiştir.
........ Askerliğimizi Büyükşehirlerimizden birinde yapmıştık. Birlik için ayrılan ödenekten harcanmayan 500 Milyar TL nin (ABD Doları 400.000 TL civarındaydı. Ve 500 Milyar o günkü kur ile1 Milyon 250 bin dolar ediyor) iade edilmemesi için 10 gün gibi kısa bir sürede tek katlı tek gözlü bir bina inşa etmişlerdi. Hem de 500 milyara. Daha sonra binayı gezdim hatta içinde çay bile içtim. Gerek binanın kendisi gerekse içinin tefrişi için maliyet toplamı biz diyeyim 10 Milyar siz deyin 20 Milyar etsin. Paranın diğer kısmının ne olduğunu bilemiyoruz. Yine aynı birlikte karargaha çıkan ve sadece komutanın kullandığı 40 bilemediniz 50 basamaklı merdivenin korkulukları Komutan tarafından beğenilmeyince aynı merdiven korkulukları 7 defa kırılıp 7 defa baştan yapılmıştı. Eminim askerliğini yapan her kardeşimizin buna ekleyeceği bilgileri ve hatıraları vardır. Şimdi bir tarafta her an şahit olduğunuz bu tür olaylar var diğer tarafta da çıkıp ordunun para sıkıntısı olduğunu söyleyen ve maddi imkansızlıklardan dolayı karakolların yerlerinin değiştirilemediğini iddia eden paşalar. Merak ediyoruz ve cevap istiyoruz. Karakolların taşınması için gerekecek tutar bir orduevinin mesela bir Fenerbahçe Orduevinin bütçesinin yüzde kaçıdır. Evet cevap bekliyoruz. Düzenli olarak vergisini ödeyen kişiler olarak cevap bekliyoruz. Deniz kenarında ya da deniz manzarasında içilecek çayın verdiği keyif Mehmetlerin dökülen kanından daha mı değerlidir? Ve cevap bekliyoruz. Son 30 yıl içerisinde hangi bürokratların , hangi siyasilerin , hangi işadamlarının, hangi ordu mensuplarının yakınları bir zamanlar olağanüstü halin uygulandığı bölgede askerlik yapmıştır. Tek tek , isim isim birlikleri ile birlikte açıklamalısınız. Hem de birlik içerisinde hangi görevleri yaptıklarını da. Birlik içerisinde hangi görevleri yaptıklarından vazgeçtim. Yazıcı olsun , kantinci olsun ne olursa olsun. O bölgeye kimlerin yakınları gitmiş onu bile açıklamanız bizim için yeterlidir. Anonim bir parçada eski devirlere ait bir açıklama vardır. “Zenginimiz bedel verir askerimiz fakirdendir” şeklindeki bu açıklama üstü örtülü bir yerme , bir isyan ihtiva eder. Maalesef aynı açıklama bugünde geçerlidir. Mehmetler ödemeyi saf , temiz kanlarıyla yapıyorlar. Başkaları da Mehmetlerden ,sizlerden , bizlerden çaldıklarıyla.Tabii ki bir farkla. Parçanın yazıldığı dönemde ödeme devletin resmi kasasına yapılıyordu. Oysa bugün ödeme devletin resmi kasasına yapılmıyor. Adamını bulan işini yoluna koyuyor. ........ Daha önceki yazılarımızda da belirtmiştik. Bu ülkede terörle mücadele iç siyasi mücadelenin bir aracı haline getirilmiştir ve maalesef herkes bundan rant sağlamaktadır. Hükümeti sıkıştırmanın en kestirme yolu terör hareketidir. Vatandaşı galeyana getirmenin en kestirme yolu terördür. Bir kısım devlet memurları için para kazanmanın yolu terör yaşanan bölgede (torpil bulunup merkezi ya da güvenlikli bir yer olursa harika olur) birkaç yıl çalışmaktır. Bu zaman zarfında kazanılan paralarla ilerde sahil şeridinde rahat bir hayat sürdürülebilir. Kaçakçılık yapan , eroin , esrar vs. kaçıran için bir rant kapısıdır. Kaçakçı ile işbirliği yapan güvenlik güçleri içinde. Hatta terörün devam etmesi para basılması anlamına gelmektedir. İnsanlıktan nasibini almamış ve vatandaşa zulmetmeyi marifet sayan zihniyet için terör aynı zamanda yargılanma muafiyeti de getirmektedir. Yine aynı şekilde terörle mücadele eden güvenlik birimleri bu ülkede dilediğini yapabilir. Darbe yapabilir , Darbe planları yapabilir , fişleme yapabilir, siyasete müdahale edebilir. Vatandaşına işkence uygulayabilir. Gözaltına aldığı adamı öldürüp “teröristti” diye kılıf uydurabilir. Ama onlar terörle mücadele etmektedir ve bu sebeple bırakın dokunmayı eleştiremezsiniz bile. Bu şartlarda terörün siyasi , ticari ve hatta sosyal ranta dönüştüğü bir ülkede terörü önleyebilir misiniz? Farkında mısınız bilemiyoruz ?ama hepimizin elinde “KAN” var. ........ Bu yazdıklarımız pek çok kişinin hoşuna gitmeyecektir. Hatta birileri tarafından açıklamalarımıza “Devlet” çerçevesinden bakılarak “Bölücü” ağzı ile konuştuğumuz iddia edilecektir. Birinci Bölümün Sonu – |