13 Ağustos 2014 Çarşamba

SİNE-İ MİLLETE DÖNMEK



                 SİNE-İ  MİLLETE  DÖNMEK

               (Bu yazı 2006 yılı sonunda www.alperence.org sitesinde yayınlanmıştır)

            2007 yılı içerisinde”Cumhurbaşkanı’nın” seçilecek olması “Cumhur’u” yani Milleti yine gündeme getirdi. Seçim olmasa Millet;  Dışarıdan icazetli İktidar ile milletle hiçbir zaman organik bağı olmayan  Yeni Osmanlı-Jöntürk-İttihat ve Terakki-CHP (Tek Parti)-Ordu silsilesinin bir halkasını teşkil eden Anamuhalefet Partisi CHP’nin aklına gelmeyecekti. Cumhurbaşkanlığı seçimi bir anlamda “Eşeğin Aklına Karpuz Kabuğunu Düşürdü.”

            Millet ; Anamuhalefet Partisinin “Sine-i Millet” e dönme sözü ile gündeme geldi. Aynı CHP zihniyeti, bu sözü en son sarfettiğinde 1990’lı yıllarda “Millete Rağmen” İnönü’nün başkanlığında PKK’yı meclise taşımıştı. Hal böyle olunca işkillendim.

            CHP Yönetimi , Cumhurbaşkanlığı mevzuunda İktidar kendisi ile birlikte hareket etmez ise “sine-i millete” döneceğini söyleyiverdi.Acaba akl-ı evvelin biri ağzından mı kaçırdı diye düşünürken takip eden günlerdeki gelişmeler açıklamanın parti politikası olduğunu ortaya çıkardı.

            Evet. CHP , iktidara ya benim istediğimi yaparsın ya da milletin bağrına döneriz diyor ve bunu biz dönünce sen de dönmek zorunda kalırsın manasında kullanıyordu. Yani  İktidarı alenen “Milletin Bağrına” döneriz şeklinde “Tehdit” ediyordu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde istediği hedefe ulaşmak için iktidarı “Millet” ile korkutuyordu.

            Tehdit ; hepimizin malumu olduğu üzere “Bir menfaat elde edebilmek amacıyla gayrihukuki ,gayriahlaki yollara tevessül edileceğini (söz ve/veya fiili davranış ile) beyan ile karşı tarafta yeralan kişinin iradesi üzerinde etki yapmayı ve iradesini sakatlayarak isteği dışında hareket etmesine sebep olmayı amaçlar. Tehdit neticesinde elde edilecek menfaat hukuki olabileceği gibi gayrihukuki de olabilir. Ancak izlenen yol gayrihukuki olduğu için elde edilecek menfaatte  gayrihukuki ve gayriahlaki telakki edilir. Hal böyle olunca “Sine-i Millete Dönmek” fiili “Cana-mala kastedilme , tecavüze uğrama ,öldürülme ,vs. gibi hukuk ve ahlak dışı fiiller sonucu ortaya çıkan sonuçla aynı sonucu doğurmaktadır. Demek ki Milletin sinesi;  gidilmeyecek ve tehdide konu  olacak kadar kötü bir yer.

Bu açıdan bakınca CHP’nin söylem ve davranışını milletin içinde yeralan biri olarak yadırgadım. Ancak düşününce adamların kendi durdukları nokta açısından haklı oldukları sonucuna vardım.

CHP zihniyetinin kaynağı belli. Yeni Osmanlı-Jöntürk-İttihat ve Terakki-CHP (Tek Parti)-Ordu silsilesinde yeralan hiçbir yapı hiçbir zaman milletle hemhal olmamış , bürokrasi içerisinde gelişmiş ,devlet parası ile yurtdışlarında okumuş, devletin kaymağını yemiş kişilerden oluşan yapılar. Saraylarda,köşklerde ,yalılarda büyümüş hayatlarını konaklarda geçirmiş , hiçbir zaman milletle buluşmamış , milletin bir ferdi olamamış , millete hizmet yerine sırça köşklerde lafazanlık yapan “ Kıbrıs Valiliğini” sürgün olarak nitelendirip Avrupa’ya kaçan “Vatan Şair”lerinin bulunduğu yapılar ve bu yapıların içinde bulunan insanlar için millete dönmek , milletin ferdi olmak tecavüze uğramak derecesinde kötü ve aşağılık bir durum olsa gerek.

Bir diğer açıdan da CHP; “Sine-i Millete” döneriz demekle aslında mecliste bulunan gerek AKP’nin gerekse bizzat kendisinin , milletin içerisinden çıkmadığını ya da milletin içinden çıkmış olsa bile bugün gelinen noktada milletten koptuğunu ve millete uzak olduğunu ikrar etmektedir.Bir yere dönebilmek için o yerden ayrılmış olmak gerekir.

Rahmetli SERDENGEÇTİ’ nin söylediği gibi “Döneklik Meclis’in kapısında başlıyor” mu bilinmez ama o kadar uzun süre meclisteki partilerin dönülecek en son nokta olarak milleti görmesi ilginç.

İlginç olan bir başka durum ise 1876’da ilan edilen Meşrutiyetten bugüne kadar oluşturulan meclislerin durumu.  Osmanlı döneminde oluşturulan Meclisler ; Ayanlar , Toprak Sahipleri , Merkezi ve Yerel Bürokratlardan oluşuyordu. Osmanlı Devleti’nin Demokratik Cumhuriyet olmadığı gerçeğinden hareket edersek bu durum gayet normal karşılanmalı. Asıl bakılması gereken Cumhuriyet Dönemi. Cumhuriyet Meclislerine baktığımızda sadece Kurtuluş Savaşını yapıp Cumhuriyeti ilan eden ve 23 Nisan 1920 de göreve başlayan meclis üyelerinin milletin içerisinden geldiğini ve millet iradesini yansıttığını görürüz. Bu meclis kurtuluş savaşının sonunda tasfiye edilmiştir. Öyle ki bir önceki dönemden sadece 6 milletvekili yeniden seçilmiş ve meclise girebilmiştir. O gün bugündür milleti yansıtan bir meclis oluşturulamamıştır. Milletin içinden gelmeyen , milletin değerlerini yansıtmayan kişiler için milletin bağrına dönmek ne talihsiz bir durumdur.

CHP zihniyeti tarafından neredeyse 10 yılda bir “Sine-i Millete” dönüleceği söylense de  83 yıllık Cumhuriyet tarihinde “Sine-i Millete” dönme fiili fiilen işlenmemiş hep siyasi bir tehdit olarak kalmıştır. Bundan sonra da tekrarlanacağı aşikardır. Ama gerçekten milletin içerisine dönmeye yürekleri yeter mi?  Hiç sanmıyorum.

                                                                                 
                                                                                                     Mehmet BUĞRA