MEHMET BUĞRA
Tarih: 10 Haziran 2007 _IO_SUNDAY (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Tarih: 10 Haziran 2007 _IO_SUNDAY (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Ne garip çelişki,
Ne acı durum…
Maalesef bu ülkede her şey ve herkes iç politikaya
feda edilmektedir.
Herkes, her grup ,her kurum ,her parti yaşanan ya da
yaşanması muhtemel her olayı kendine tahvil etmenin gayreti içerisinde aç
kurtlar misali beklemektedir.
Her şeyi iç politikada ranta çevirme gayreti hem bakış
açımızı daraltmakta hem de bizi milli meselelerden uzaklaştırmaktadır.Genel
Kurmay Başkanının 12 Nisan tarihinde yaptığı ve Mayıs ayından itibaren terör
olaylarının artmasının beklendiği şeklindeki basın açıklaması
ilginç,ilginç olduğu kadarda düşündürücüdür.Mayıs ayının girişi ile acı
haberlerde gelmeye başlamıştır. Adeta bu birileri düğmeye basmıştır. Ve ben bu
düğmenin Ankara içerisinde olabileceği kuşkusunu taşımaya başladım.
Televizyonda yayınlanan dizileri izleme konusunda çok hassas olmasam da Kurtlar
Vadisi’nin önceki bölümlerini izleyenler hatırlayacaktır.Orada bir sahnede. aşağı-yukarı
“Öldürülen biri için başsağlığı dilemeye gelen ilk kişi genelde cinayeti
işleyen yada işleten kişidir” deniliyordu. Bir dizide olaylar gerçek
olmayabilir ancak sözler hayatın içinden alınır. Ne dersiniz Ulus’taki
patlamanın ardından birilerini kan mı çekti aceba?Genel Kurmay Başkanlığının
internet sitesinde 2 gün önce yeralan başka bir açıklamada 12 Nisan
açıklamasına atıf yapılmakta ve Genel Kurmay Başkanlığının haklılığının tescil
edildiği ve Genel Kurmayın uzak görüşlü olduğunun ispat edildiği ilan edilmektedir.12
Nisan tarihinde yapılan açıklama ne kadar düşündürücü ise gelinen noktada 2 gün
önce yapılan açıklama o kadar mide bulandırıcıdır.
PKK , Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) adı altında
zamanın solda şemsiye partisi olan CHP içerisinde doğmuş , büyümüş ve
gelişmiştir. Abdullah Öcalan Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesinde
“Devlet Bursu” ile okumuş (okutulmuş) ve bu dönemde CHP nin gençlik kollarında
ve DDKO de siyasi faaliyetlerde bulunmuştur. Daha sonra ki yıllarda babası
MİT’te görevli bir Albay olan Kesire (Yıldırım) Öcalan’la evlenmiştir. PKK ile
Sol cenah arasındaki muhabbet o günlerden kalmadır.12 Eylül darbesi tüm
grupları sislindir gibi ezerken gariptir o dönemde halk arasında Apocular
olarak bilinen PKK ile Tunceli , Sivas , Tokat kırsalında faaliyette bulunan
DHKP-C ve Dev- Sol gibi örgütlere adeta dokunulmamıştır. Bu örgütler bu
bölgelerde hala Devletle fiili mücadeleye devam etmektedir. Gariptir;
Cumhurbaşkanı A. Necdet SEZER’in affettiği teröristlerin tamamı da yine bu
gruplardandır. Yine 27 kere yakalanan Dursun KARATAŞ’ın 27 kere hapisten
kaçması da bir o kadar gariptir.
Son günlerde şehit sayısında görünen artış , uzak görüşlü Genel Kurmay’ın gerekli hazırlığı yapmadığını göstermektedir. Asker olacakları önceden görmesine rağmen tedbir almamıştır ya da alamamıştır. Mayıs ayı başından bu yana devrilen her fidan Genel Kurmay’ın görevini suistimal ettiğinin nişanesidir.Nisan ayı boyunca Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanan ve iç siyasete karışıp taraf olan, buna göre mevzi alan Asker ne yazık ki PKK ile mücadele yerine 27 Nisan’da yayınladığı bildiri ile darbe yapmayı tercih etmiştir. Evet darbe yapmıştır. Bir kısım muhalefet partilerini ve yargıyı kullanarak meclisi bloke etmiş ve çalışamaz hale getirmiştir. 28 Şubat’ta olduğu gibi yine maşa olarak siyaseti kullanmış ve meclisi dağıtıp lağvetmek yerine çalıştırmamayı yada kendi izin verdiği ölçüde faaliyette bulunmasına izin vermiştir.
27 Nisan sonrası yaptığı darbenin vatandaş nezdinde
itibar görmemesi ve eleştirilmesi üzerine pişkinlik sergileme yolunu tercih
etmiş ve hiçbir şey olmamış gibi Kuzey Irak’a müdahaleyi gündeme
getirmiştir. Hükümeti iç politika ile dış politika arasında sıkıştırmayı
amaçlayan bu açıklamalar aralıksız devam etmektedir. Uzak görüşlü olan Genel
Kurmay dönüp geriye bakma becerisinden yoksundur. Ya da öylesi işine
gelmektedir..
Asker yaklaşık 30 yıldır PKK terörü ile mücadele
etmektedir. Ve hala terör bitmektedir. 12 Eylül’de bir gecede hem sağı hem de
solu bitiren, bütün terörü önleyen Asker 30 yıldır PKK terörüne bir şey
yapamamaktadır.Ve ordu balkan savaşları öncesi bulunduğu konumda bulunmaktadır.
O dönem İttihat ve Terakkiye eklemlenen ordu bugün CHP ye eklemlenmiş ve iç
politikanın tarafı olmuştur. OsmanlıOrdusunun balkan savaşında tarumar
olmasının tek sebebi iç politika uğraşırken milli mevzuları kaçırmış olmasıdır.
Ve o dönemde siyasi suikastlara , eylemlere haddinden fazla rastlanmıştır.Bugün
de cari durum maalesef budur.Irak’a müdahale etmek istediğini açıklamakta ve
topu hükümete atmaktadır. Oysa 1984 yılından bu yana geçen 23 yılda Türk Ordusu
Kuzey Irak’a 23 sefer müdahale etmiş ve Irak içlerinde üs bile kurmuştur..
Sonuç nedir? Ne olmuştur? Arife tarif gerekmez. Gelinen nokta ortadadır. 23
müdahalede bitirilemeyen PKK terörünün bu sefer bitirilebileceği garanti
edilmekte midir?Eğer böyle bir müdahale ile bitirilebilecek idi ise daha önceki
23 müdahale de niçin bitirilmedi? Yoksa amaç PKK ile mücadeleden ziyade 27
Nisan darbesi sebebiyle güvenilirliği ve meşruiyeti sorgulanan ordunun
güvenilirliğini ve meşruiyetini sağlama operasyonu mudur? Bununla birlikte bir
başka amaçta muhafazakar insanların gözünde muhafazakar olduğunu iddia eden bir
iktidarı yıpratmak mıdır? Kaldı ki sınırlarımız içindeki PKK
teröristlerine karşı bir operasyondan da söz edilmemektedir. İçeriyi bitirmeden
dışarıya müdahalenin ne fayda sağlayacağı da gündeme gelmemektedir.
1995 yılına kadar Güneydoğu Anadolu bölgesinde inisiyatif tamamen PKK nın elindedir. 1995 yılından sonra PKK gerilemeye başlamıştır ve bu başarının esas kahramanı Özel Tim’dir. Ancak Özel Tim 28 Şubat sürecinde askerinde baskısıyla iç politikaya kurban edilmiş ve dağıtılmıştır.Evet asker geriye dönüp bunlara bakmamaktadır. TMK (Askerlik yapanlar bilir Askeri talimnameleri ifade eder.) bir teröristin pasifize edilmesi için 10 Mehmet’in şehadet şerbetini içmesini kendi adına başarı olarak gören asker , 1999 yılında yaptığı değişiklikle bu sayıyı 7 ye indirmiştir. Bu kıstas kendisi için başarı kıstasıdır.
Birkaç yıl önce Milliyetçiliği PKK dan bile öncelikli
tehlike olarak görende yine askerdir. Uzak görüşlü Genel Kurmay bugün halkı
kitlesel tepki göstermeye çağırmaktadır. Bu çağrının boyutları belli
değildir. Aslında bellidir ama kimse dillendirmeye cesaret edememektedir. Bu
çağrı özünde bu milleti etnik bir iç savaşa götürecek bir çağrıdır ve bu çağrı
terör ile kararlılıkla mücadele edeceğini her fırsatta ilan eden Asker’in
bu işi başaramayacağının açıkça ikrarıdır.
Maalesef Ülkenin güney-güneydoğusundaki fiili durum
hem iç politika malzemesi yapılmış hem de rant kapısına dönüşmüştür. Güneydoğu’
da görevli kamu personeli (hepsi diyemeyeceğim) bu işten para kazanmakta
ve mevcut statükonun devamını istemektedir. Astsubaylıktan emekli bir kişi
İstanbul’da 3 trilyonluk yalıda oturuyorsa ve bu tür şahısların sayısı umulanın
çok daha üzerinde ise söylenecek çok fazla bir şeyde yok
demektir.Velhasıl-ı kelam. Birileri Mehmetleri kendi menfaatleri uğruna iç
politikaya kurban etmektedir.
Bir türküde belirtildiği gibi “Zenginimiz bedel verir
, Askerimiz fakirdendir.” Kurbanlar; ana rahmine Mehmet olarak düşenlerdir
sonradan Mehmet olanlar ya da Mehmet adını alanlar değil.Onlar fakirdirler, bir
yerlerde amcaları , dayıları yoktur.Zengin olsalar , amcaları dayıları olsa
zaten o bölgeye gönderilmeyeceklerdir. Onların bir bağrı yanık babaları bir de
gözü yaşlı anaları
vardır “Vatan sağolsun” der yüreklerine taş basarlar.
Kaybolan bir tankın hesabını soracak birileri çıkar ama Mehmet’in hesabını
soracak kimsesi yoktur.
Askerlik yapanlar duymuşlardır ; Analar
Tank doğurmuyor.
Son Söz: Geçen gün çatışmalarda ölen askerler için İstanbul’da gıyabi cenaze namazı kılındı. Fotografta yeralan bir bez afiş dikkatimi çekti.“Bir ölür bin diriliriz. Bu ...” Eylem ve afişin bu kısmı gayet hoş olmuş. Ama afişteki yazının devamı için söyleyebileceğim şey; “temiz Alperenler kirli savaşların tarafı olmamalı ,“Oturun oturduğunuz yerde.”
Ve ana rahmine Mehmet olarak düşenlerin Şehadet mertebesine erişmiş olmalarını diliyorum.