11 Ağustos 2014 Pazartesi

ORTADA KALMAK - 2





MEHMET BUĞRA

Tarih: 19 Eylül 2012 _IO_WEDNESDAY (www.alperence.org sitesinde yayınlanmıştır)

      Bundan yaklaşık 6 yıl önce yazdığımız bir yazıda Ülkemizde 2 kutuplu bir siyasal yapı kurulmak istendiğini belirtmiş ve “Ülkücüleri karlı boranlı günler  bekliyor” demiştik. Tevafuk olsa gerek karlı boranlı bir Mart günü Muhsin YAZICIOĞLU’nu kaybettik.

       “Ortada Kalmak” başlığı ile yayınlanan bu yazımızda kendi bilgi ve tecrübelerimizin elverdiği ölçüde geleceğe dönük öngörülerimizi sizlerle paylaşmaya çalışmış uzun vadede Ülkücü Hareketin ve Tarikatların hedef alınacağını beyan etmiştik.

       Yine o yazımızda tarikatların Cübbeli üzerinden vurulacağını  ve yoğun eleştirilerle itibarsızlaştırılacağını söylemiştik.

       Başta medya organlarınca vitrine çıkartılan Cübbeli Ahmet Hoca sonra bir anda  örgüt kurmak ve çete suçlaması ile Silivri’ye tıkıldı. Ve topluma “bakın sizin en muteber tarikat şeyhlerinizden biri kadın pazarlarken yakalandı”  denildi. Ve bugün Türkiye’deki en aktif tarikatlardan birisi toplum gözünde itibarını büyük ölçüde yitirdi. Diğer tarikatlara da ilgi azaldı.

       Tüm bu olayların AKP ve Nur Cemaatinin Fethullah Hoca grubunun oyunu olduğunu ileri sürenler bilmelidirler ki oynanan oyunda onlardan daha büyük oyuncular vardır ve hamle onların hamlesidir. AKP ve Fetullah Hoca grubunun görüntüsü ,Polise “Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?“ diye diklenen Milletvekili Sıpasının görüntüsünü hatırlatmaktadır. Cübbeli Ahmet Hocaya kim televizyonların , basının , reklamın  ve şöhretin yolunu açmışsa bu oyunu oynayanda aynı güçtür.

       Bu süreç devam edecektir.Tarikatları itibarsızlaştırma amacıyla her yol denenmeye devam edecektir. Belki tarikatlar tam olarak bitirilemeyecektir  ama  toplumsal yapıdaki etkinlikleri çok büyük oranda kırılacaktır. Şuan itibarı ile bunu büyük oranda başardılar. Cübbeli hoca beraat etse bile toplumun önemli bir kesimi  tarafından mahkeme kararına itibar edilmeyeceği aşikârdır.

       MHP Genel Başkan Yardımcılarının karıştığı kaset skandallarını da aynı doğrultuda değerlendirmek gerekmektedir. Her ne kadar skandallarda ismi geçen şahıslar bunu kendilerine karşı bir olay gibi değerlendirmişlerse de. Yine MHP yönetimi ve tabanın büyük bir kısmı da bu olayları MHP’ye karşı bir komplo olarak değerlendirmiştir. Elbette kasetlerin “esas oğlanları” ve MHP kurumsal yapısı bu olaydan zarar görmüştür ancak bu olayın asıl hedefi “Ülkücü” kimliğidir ve bu kimliğin toplum nezdinde itibarsızlaştırılmasıdır.Ülkücü kimliğine bu müptezeller üzerinden vurulmuş, “uçkur düşkünlüğü”  ile Ülkücülük arasında bağlantı kurulmuştur.




       Yine aynı yazımızda hedef alınacak diğer grubunda Ülkücüler olduğunu belirtmiş ve
 Atalarımız “İyiler çok yaşamaz” demişler. Önümüzdeki yıllarda Ülkücüleri karlı-boranlı günler beklemektedir.  Bu sebeple slogan ülkücülüğünü bir kenara bırakmalıyız.   Bizden olmayanları saflarımızdan uzaklaştırmalı , kavramlarımızı netleştirip tek vücut olmayı başarmalı ve kavga alanında pozisyonumuzu almalıyız. Şeklinde uyarmıştık.

       Ancak gelinen noktada maalesef uyarılarımızın dikkate alındığı söyleyemeyiz. Bugün Ülkücü hareket 6 yıl öncekinden çok daha dağınık ve yozlaşmış durumdadır.  Bırakın kendinden olmayanı saflarından uzaklaştırmayı ortada mevcut bir saf bile yoktur. Saflarını sıklaştırmasını beklediğimiz Ülkücüler bugün başkalarının saflarına kaymışlardır.

       Bir tarafta Ulusalcılarla iş tutup yatağa giren Ülkücüler diğer tarafta kendine Akalperen adını veren yanaşmalar… vs. bu örneklere daha başka örneklerde eklenebilir.

Bu durum büyük oranda Devlet BAHÇELİ’nin devleti (sistemi) kutsayan , devletin çizdiği sınırların dışına çıkmayan ve varlığını sisteme bağlayan milliyetçilik anlayışından kaynaklanmıştır. Yaklaşık 15 yıldır MHP’nin başında bulunan BAHÇELİ ve ekibinin Ülkücülük adına ne yaptıklarını ve ortaya ne koyduklarını sormak her vicdan sahibi ülkücünün görevidir. Ve maalesef Ülkücüler mahşeri vicdanlarını büyük oranda kaybetmişlerdir.  Ne yazık ki sistemin isteği ülkücü kuruluşların isteğiymiş gibi gösterilerek tabana dayatılmıştır. Son 30 yılda MHP slogan ve sayıları kullanarak parmak hesabıyla karmaşık bir o kadarda komik iktidar hesabı üretmekten başka bir şey üretememiştir.

      
Aynı yozlaşmada rahmetli  YAZICIOĞLU’nun şehadeti de aynı etkiyi yapmıştır. Ne TOPÇU ne de DESTİCİ hareketi çekip çevirecek dirayeti gösterememiştir. Birleştirici olmak yerine koltuklarını sağlama almak adına ayırımcılığı tercih etmişler , YAZICIOĞLU’nun kaybından doğan boşluğu dolduramamışlardır. Bırakın Ülkücü Harekete yol göstermeyi kendileri nereye gideceklerini bilememektedirler. BBP’deki  fikri ve fiili dağınıklık MHP’dekinden çok daha büyük boyuttadır ve kısa vadede çözümlenecek gibi görünmüyor. BBP bu haliyle bitiktir. Toplumdan kopmuştur ve hergeçen günde süratle uzaklaşmaktadır.

       Tabanlardaki dağınıklık çok daha büyük ve fecaat boyutundadır. Maalesef Ülkücü taban Yönetici elite (kimse inkâr etmesin her iki partide de -rantabl- yönetici elitist bir yapı mevcuttur ve parti içi iktidar mücadelesi bunlar arasında geçmektedir.) güvenini kaybetmiştir. Akılları ile değil duyguları ile hareket etmektedirler. Bu hareket tarzı tabanın mütemadiyen yanlış yapmasına sebep olmaktadır. Duygusal tepkilerle Bayrak, Vatan, Millet, Devlet… kavramlarının arkasından giden ülkücüler birgün kendilerini AKPliler ile aynı safta bir diğer gün Ulusalcılarla kucak kucağa bulmaktadır. Bir başka günde cuntacıların yanında görünebilmektedir. Ülkücü taban hergün birinin koynuna sokulan kötü kadınlara döndürülmüştür. Ülkücü Hareket ortalık malı edilmiştir. Maalesef Ülkücü Hareket tam bir tepkisel harekete dönüşmüştür. Ve tepkisel yanları bilindiği için sistem içinde mücadele eden her grup tarafından mayın eşeği olarak kullanılmaktadır. Görünen odur ki.

       Ülkücü Hareketin durumu  Ortaasya Türk İmparatorluklarına benzemektedir. Hunlar , Göktürkler , Selçuklular gibi. Dirayetli Sultanların ölümünden  sonra birkaç yılda dağılan devletler. Yıkıntıdan bir şeyler çıkartılır mı bilemiyoruz? Ama DESTİCİ ya da BAHÇELİ’den bu saatten sonra bir şeyler beklemek saflıktan öte bir sıfat kullanılmasını gerektirir.

       BAHÇELİ’nin alternatifinin Koray AYDIN’ın olduğu bir yapıdan ileriye dönük  bir şeyler beklemek akılbaliğ insanların yapacağı bir şey değildir.

      
Ve Ülkücü Tabanı çok daha kötü günler beklemektedir…

Mehmet Buğra