11 Ağustos 2014 Pazartesi

HANGİMİZ VEBALDEYİZ?



MEHMET BUĞRA

Tarih: 10 Ekim 2006 _IO_TUESDAY (www.alperence.org sitesinde yayınlanmıştır)

Yazılara başlarken Site Yöneticisi arkadaşlar haftada bir yazı vermemi rica etmişlerdi. Bende hafta da bir yazmam mümkün değil ama 15 günde bir yazı göndermeye gayret ederim demiştim. Maalesef bu sözümüzü de tutamadık. O sebeple gerek Site Yetkililerine gerekse siteyi takip eden siz dostlara karşı mahcup olduğumuzu ve bu gecikmeye profesyonel olarak yaptığımız işlerdeki yoğunluk ve uzun süredir devam eden ve bir türlü atlatamadığımız mevsim hastalıklarının payı olduğunu belirtelim ve affınıza sığınalım.

Hangimiz Vebaldeyiz ?
Geçen günlerde ehl-i tarik bir dost ile muhabbet ederken söz dönüp dolaşıp seçime ve Cemaat ve Tarikatların seçimlerde takındıkları tavırlara ve aldıkları pozisyonlara geldi. Bu aşamadan sonra bütün muhabbetlerin geleceği son nokta seçim olacaktır muhtemelen. Bazı partilerin seçim startı verdiğini düşünürsek ve 3 Kasım seçimlerinden sonra geçen süreyi göz önünde bulundurursak heran seçim atmosferine girmek mümkün. Normal de seçim gündeme gelince ileriye dönük tahminler , yapılacak çalışmalar ya da seçim stratejileri vs. gündeme gelir. Ben bugün bunu yapmayacağım. Bazen geriye bakmak ileriye bakmaktan çok daha büyük anlamlar taşır.

1992 yılında Muhsin YAZICIOĞLU ve arkadaşlarının MHP den ayrılması Ülkücü camia kadar diğer camialarda da hareketlenmeye sebep olmuştu. BBP nin kurulması ve yol haritası olarak “Milli Mutabakat Çağrısı” nın tespiti ve deklare edilmesi pek çok grup tarafından heyecan ve sevinçle karşılanmıştı.

“Milli Mutabakat Çağrısı” ile tüm toplum “Bir Büyük Birliğe” davet edilmişti. Daveti yapan kişi kapısını da her gelene açmak durumundaydı. Ve bizlerde öyle yaptık. Gerek Parti teşkilatlarına gerekse Ocaklara gelen her kişi sorgusuz sualsiz içeri alındı.

Gelenler içinde İBDA’cısından, Aczmendi’sine kadar kendisine İslam’ı ve Türk Milliyetçiliğini referans olarak aldığını söyleyen her gruptan insan vardı. İlgi o kadar fazlaydı ki kendi adıma söyleyeyim yola çıkarken böyle bir ilgiyi beklemiyordum.

Yapı içerisinde de kimse gelen gidene çokta dikkat edilemiyordu. Ama bazı grupların (özellikle İbda’cılar gibi) rahat durmamaları göze battı ve provakatif gruplar teşkilatlardan uzaklaştırıldı. Sonra bir kaynaşma ortamı olmaya başladı gelenlerle bizimkiler gayet güzel ilişkiler tesis ediyordu.

Bir müddet sonra bu ilişkilerin teşkilatların belirlediği doğrultuda değil de gelen kişilerin belirlediği doğrultuda tesis olunduğu ortaya çıkmaya başladı. Evet bütün gruplardan insanlar gelmişti ama niyetleri farklıydı.

Hafızam beni yanıltmıyorsa 1994 yılında bir arkadaş vasıtası ile Üsküdar’da Nur Cemaatine ait bir yurda iftara gitmiştik. İftar sonrası Cemaatin ağabeylerinden bir tanesi (ki o dönemde Zaman Gazetesinin dış Haberler sorumlusuydu ve İsmi de Cemal DOĞAN’dı yanılmıyorsam yanılıyorsam Cemal DOĞAN hakkını helal etsin) Türkiye ve Balkanlardaki Siyasi Gelişmeler hakkında sohbete başladı. Sohbet esnasında Zaman Gazetesinin yeni kurulan BBP’ye bu aşamada destek verdiğini ancak bu desteğin ilanihaya devam etmeyeceğini, Cemaatinde bir politikası olduğunu ve ilerleyen dönemde o politika doğrultusunda hareket edeceklerini anlatıyordu.

Nur Cemaati kendi içindeki bir sohbette bunları dile getiriyordu. Ama çağrıya uyup geldiğini söyleyen insanların/grupların hepsi Nur Cemaati gibi hareket ediyordu ama sadece bunu dillendirmiyorlardı. Belki de dillendiriyorlardı ama biz farkına varamıyorduk ya da varamamıştık.

Neticede pek çok arkadaşımız tarikatlara katıldı. Teşkilatlardan bilmem neredeki şeyhe bağlanmak için özel otobüslerle turlar düzenlendi. Pek çok arkadaşlarımız cemaatlere katıldı. Sonra yavaş yavaş teşkilatlardan uzaklaşmaya başladılar. 1997 yılına gelindiğinde de artık teşkilatlarda Cemaat ve Tarikat ehilleri parmakla gösterilecek kadar azalmıştı. Cemaat ve tarikatlara büyük kaymalar oldu. İsteyen istediğini almış ve uzaklaşmıştı. Davete icabet etmişlerdi ama niyetleri halis değildi. 28 Şubat sürecinin ardından da ortada sadece ve sadece biz kalmıştık. Herkes kendini korumak adına yeraltına çekilmiş ve üç maymunu oynamaya başlamıştı.

1993 yılında kurulan Büyük Birlik Partisi girdiği her seçimden neredeyse aynı oyu aldı. Bazıları diyebilir % 3 lerden %1.20 lere düştü diye ama ben oran kastedmiyorum. Ben sayısal verilerden bahsediyorum. Büyük Birlik Partisi ilk seçimden bugüne kadar yapılan ve tek başına girdiği her seçimde 350.000-400.000 civarında bir oy almış. Bu da demektir ki ilk günden bugüne kadar aşağı yukarı aynı kişiler BBP’ye oy vermekte ya da gidenin yerine yeni kişiler ikame edilmekte. Bu başka bir anlama daha geliyor o da cemaat ve tarikatların kurulduğu günden bu yana sevdiklerini , sempati duyduklarını ilan ettikleri Büyük Birlik Partisine hiçbir zaman destek olmadıkları ve oy vermedikleri gerçeği.

Evet dostlar yazının buraya kadar ki kısmını bir girizgah olarak nitelendirin. Bundan sonra yazacağım kelimelerden dolayı itiraz edecek cemaatlere yakın ya da Tarikat ehli olan ve teşkilatlarda görevli olan ya da partiye oy veren kardeşlerim olacaktır. Onları tenzih ederim. Amacım cemaat ya da tarikat düşmanlığı yapmak ya da fitneye sebep olmak değildir. Özellikle tarikatlara (gerçek anlamda tarikatlar kastedilmiştir.) laf söylemeyi ,onları itham etmeyi haddim olarak görmem. Burada söyleyeceğim şeyler sadece sorgulamak ve doğruyu bulmaktır. Bu hususta edep çizgisini aşmayacak her itirazı ve yorumu da burada yayınlayacağımı şimdiden belirtirim.

Türkiye’de bir çok cemaat ve tarikat mevcuttur. Bu cemaat ve tarikat mensupları da genel ya da özel seçimlerde oy kullanmışlardır ve dahi kullanmaktadırlar. Her seçim döneminde bu grupların hangi partilere oy vereceği ya da destek olacağı gündeme gelmektedir. Yeni Asyacılar yıllarca Demirel ve Adalet Partisine oy verdiler. Nur cemaati yıllarca Özal ve Anavatan Partisini desteklediler. Süleyman Hilmi TUNAHAN efendini talebeleri son seçimde cemaat üyesi olduğu ileri sürülen Hasan DENİZONGUN aday diye komple yine tabir caizse Yavşak Mesut’un Anavatan Partisine oy verdiler. Üstelik parti %4 civarında oy almıştı ve bu oyların cemaatin oyları olduğu gündeme geldi. Yine Esat COŞAN efendinin (Allah Rahmet Eylesin) bir dönem Özal ve Anavatan Partisine oy verdiği biliniyor. Burada bütün cemaatleri ve tarikatları tek tek saymaya gerek yok bunları bir örnek olması babından verdim. İslami referanslarla siyaset yapan ya da yaptığını iddia eden partilere (Refah ,hatta Mhp gibi...) verilen destekleri ve oyları bu yazının dışında tutuyorum.

Gerek Yeni Asyacılar gerekse diğer gruplar Demirel’e verdikleri desteğin gerekçesini hep “Ehven-i Şer” olarak nitelendirdiler. Daha sonra Özal’a verilen destekte de aynı kelimelerle karşılaştık. Devamında Tansu ÇİLLER ve Mesut YILMAZ da da.

Şimdi soruyorum.
Eğer aynı dönemde siyaset yapan Demirel , Özal (dışarda tutulabilir belki), Tansu Çiller , Mesut Yılmaz ve bunların başkanlığını yaptıkları partiler “Ehven-i Şer” ise Muhsin YAZICIOĞLU ve Büyük Birlik Partisinin durumu nedir. Onları ehven-i şer olarak görüp destek verirken BBP ve Başkanı ya da camiası sizin gözünüzde “Ehven-i Şer”den daha kötü bir noktada mıdır? Bir Demirel kadar , bir Mesut Yılmaz kadar olamadılar (olamadık) mı? Muhsin YAZICIOĞLU ve ekibi bu adamlardan daha mı kötü ,daha mı aşağılık bir noktadalardı ki onları tercih ettiniz? Şayet öyle görüyorsanız. Bu camianın içerisinde bulunan biz müslüman kardeşlerinizi başta da Muhsin YAZICIOĞLU olmak üzere niçin uyarmak gereği hissetmiyorsunuz? Bizi göz göre göre niçin vebalde bırakıyorsunuz? Hataları niçin söylemiyor ve düzeltmiyorsunuz?

Yok eğer bizim bir hatamız yoksa niçin destek olmuyorsunuz ve oy vermiyorsunuz? 1970 lerde sizin de adınıza sokağa çıkan ve bedel ödeyen , 28 Şubatta herkes kafasını kuma gömüp tehlikenin geçmesini beklerken yine meydanda olan , başörtüsü eylemleri sebebiyle neredeyse gözaltına alınmayan genci kalmayan ve pek çok mensubunun Sabıka Kaydında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten dolayı ceza görünen bir hareketin mensuplarına destek olmuyorsunuz ya da bugüne kadar olmadınız? Aynı kulvarda mücadele eden rakipler olsak bu tavrı anlayacağım. Size her aşamada destek olmuş bir harekete karşı bu tavrın sebebi nedir?

Her iki durumda da sizde vebalde değil misiniz?