KILKURDU TÖRESİ ÜZERİNE ANALİTİK YAKLAŞIMLAR
(Bu yazı 2007 yılı içinde yapılan BBP kurultayı üzerine yazılmış olup daha önceherhangi bir yerde yayınlanmamıştır)
30 Nisan
Pazar günü Ankara’da yapılan BBP kurultayına , oraya toplanmış binlerce insan
gibi ve “Umut Fakirin Ekmeğidir” atasözü mucibince ve zihnimde geleceğe dönük
bir şeyler olabilir mi ? sorusu ve kalbimde yeşeren umutla gittim.
Çevredeki kalabalığı ve
salondaki canlılığı görünce sevindim. Sayın Muhsin YAZICIOĞLU’ nun konuşmasını
dinleyince de yüreğime sular serpildi. İçimde küllenmeye başlamış olan ateş
birden harlanıverdi. 1990 ların ortalarında
yaşadığım o heyecanlı , bir o kadarda yorucu günleri hatırladım.
İnsanların gözünde o günlerde sürekli olarak gördüğümüz ancak geçen zamanla
solmaya başlayan ışığı yeniden gördüm. Işığı gören yalnızca ben değildim. Aynı
dönemlerde birlikte koşuşturduğumuz arkadaşlarla bizden sonra ki dönemde
koşuşturan arkadaşlarda aynı ışığı görmüşlerdi.
Ankara’ya giderken Parti
politikalarında ve yönetim kademelerinde değişimlerin olacağını herkes kadar
bizde tahmin ediyorduk. Genel düşüncemiz Parti siyasi çizgisinde sapma olmayacağı
ve sadece küçük rötuşlar yapılarak günün şartlarına uygun , hareket kabiliyeti
kazanacak bir değişimin olacağı idi. İlk izlenimlerde bu doğrultuda idi. Salona
biraz geç girmiş olduğumuzdan bulduğumuz ilk yere oturmak durumunda kaldık..
Oturduğumuz yerde herşey güzel
güzel giderken birden tepemde büyükçe bir bez afiş gördüm. Üzerinde beni 15 yıl
öncesine götüren bir resmin de bulunduğu
bir bez afiş. Altta bir takım yazılar var ama oturduğumuz yerden hem tamamı
görünmüyor hem de yazılar ters göründüğü için tam olarak okunmuyordu. Sayın
Yazıcıoğlu’nun kapanış konuşması devam ederken delegelerin oturduğu bölüme
girip afişe bir daha baktım. Karlar üzerinde yürüyen bir kurt ve altında
“Bozkurt Töresi”nden bahseden yazılar.
Bir an düşündüm. 14 yıl önce
biz o kurdu bırakıp “Yürüyeceksin , Millet Yürüyecek Ardından” diyen şaire
izafeten Yürüyen Başkan’ın ardından ardımıza bakmadan yürüyüşe geçmemiş miydik?
Bozkurtları da yanında bulunan bilumum
hayvanatı da geride bırakmamış mıydık? 14 yıldır ortalarda görünmeyen bu
bozkurt nerelerdeydi ve birden bire neden şimdi karşımıza çıktı. Kimler
çıkardı. 1994-1995 ler de İstanbul’da Nizam-ı Alem Ocaklarının düzenlediği
eylemler esnasında bir grup arkadaşımız “Üç Hilalli Bayrak” açtıkları ve
elleriyle “Bozkurt” işaretleri yaptıkları için teşkilatta karışıklıklar
çıkmamış mı idi? Bunun neticesinde bir grup arkadaş “Bağımsız Ülkücüler
Teşkilatını (BÜT)” adlı bir yapı kurup teşkilatlardan ayrılmamışlar mıydı? O
tarihlerde “Üç Hilalli Bayrak” kullanılmasına müsaade edilmezken şimdi neden ve
hangi amaçla pek çok ülkücü için Yeniden
Diriliş olarak nitelenen ve derin anlamlar yüklenerek büyük beklentilere gebe
olan bir kurultayda bu bozkurt resmi kullanılmıştır. Resmin ve yazının kullanılması
nostalji amacı mı gütmektedir? yoksa tabana açıklanmayan ya da açıklanamayan
fikri mecra değişiminin göstergesi midir?
Fizik kaidelerine göre “İş” in tanımlarından birisi de birim zamanda
yapılan yer değiştirmedir. Yani
İstanbul’dan çıkan bir kişi 3 günlük zaman içerisinde Ankara , İzmir, ve Bursa’yı dolaşıp tekrar
İstanbul’a (Aynı Noktaya) gelse bu 3 günlük süre içerisinde Fizik kaidelerine göre iş yapmamış demektir.
Buradan hareketle 14 yıl önce Bozkurt’u ve Töresini olduğu yerde bırakıp giden
bizlerin 14 yıl sonra tekrar aynı noktaya gelmemiz , Bozkurt ve Töresinden dem
vurmamız fiziki anlamda olduğu gibi fikri anlamda da “İş” yapmadığımıza ya da
yapamadığımıza delalet etmiyor mu? Bu durum 14 yıllık çalışmalarımızın argo
tabiriyle haybeye olduğunu göstermiyor mu? Bu şekilde bir davranışla 14 yılda
bir arpa boyu yol gitmediğimizi , fikri açılımlar yapmadığımızı/yapamadığımızı
itiraf etmiş olmuyor muyuz? Bu durum yol
haritası olarak belirlediğimiz “ Milli Mutabakat Çağrısı” metninin alelade bir
kağıt parçasına dönüşmüş olduğunun ya da bu saatten itibaren dönüşebileceğinin
ikrarı anlamına gelmiyor mu?
Resmi oraya astıran veya asan
ağabeylerim , arkadaşlarım ya da kardeşlerim olayı bu boyutları ile düşündüler
mi acaba ? Amaçları bunca yıldır koşturan insanların suratına siz boşa koştunuz
, yaptığınız fedakarlık , harcadığınız enerji ve para boşa gitti demek miydi?
Gerçekten amaç bu ise parti tabanına bunun güzel bir şekilde izah edilmesi daha
doğru olmaz mıydı? Bu fedakar , vefakar (Ama birazcık tembel galiba) parti
tabanı bunu bugüne kadar ki davranışları ile hak etmedi mi?
Şayet amaç bozkurtları
çağırmaksa unutulmasın ki her avcının peşinde 3-5 tane leş yiyici dolaşır. Avcı
nereye giderse leşçileri de oraya gider. Her kurdun peşinde de 3-5 tane belki
de daha fazla çakal , tilki ve akbaba gibi leş yiyiciler bulunacaktır. Bu arada
Kurtla Çakalın aynı familyadan geldiklerini öğrenmiş bulunuyorum. Aynı aileden
geliyorlar. Belki kardeşler belki de Emice Uşağu. Hangisinden mi? Köpekgillerden. İlginç değil
mi?
Sahi kılkurdu da onlarla akraba mı? O’nun
(nihayetinde o da bir Kurt) da bir töresi var mı acaba. O’nun çevresinde de
böyle leş yiyiciler bulunuyor mu?
...
Aklıma geldi sordum. Doğruya
ulaşmak isteyen kişinin ilk yapması gereken şey soru sormaktır. Allah korusun.
Fazla soru da insanı küfre götürür. Ne yaman çelişki değil mi?