Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve bununla ilgili propaganda çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor. Propagandanın temeli ahlaksızlık üzerine kurulmuş durumda ve ahlaksızlık had safhada.
Herkes
bu milleti iğdiş ederek istediği sonucu alma derdinde. Milletin dokunulmadık
bir kulağının arkası kalmış. Görünen o ki oraya da ulaşmak üzereler.
Stockholm
sendromu mu dersiniz Konfüçyüs Meşrepli olmak mı dersiniz bilemeyiz ancak
milletin en azından yarısı bu durumdan memnun. Zevk almaya bakıyor...
Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde AKP kendi adayını çıkarırken CHP ve MHP ortak bir aday
çıkardılar. CHP ve MHP’nin ortak çıkardığı bu adayı yaklaşık 10 partide
desteklediğini açıkladı. Destek açıklayan bu partilerin arasında BBP’nin
de girmesi üzerine ortalık karıştı.
Oyu %1
lerde gezen bir partinin bir adayı destekleyeceğini açıklaması gerek parti
içinde gerekse siyaset dünyasında tartışmalara neden oldu. AKP’nin adayı BBP
yönetimini hakarete varan ifadelerle suçlarken BBP içinden bir kısım yönetici
de BBP Genel Başkanı Mustafa DESTİCİ’yi suçladı. Dahası istişare toplantısı
yapılmadığını ve karar alınmadığını belirtti. Bunların içinde ihaleci kimlikler
taşıyanlar önplanda.
Alperen
Ocakları Genel Başkanı Serkan TÜZÜN’de Mustafa DESTİCİ’yi eleştirerek bu
tartışmalara katıldı. Serkan TÜZÜN bir basın açıklaması yaptı ve BBP yönetimini
suçladı.
Mevcut
mevzuata göre BBP’nin kendi adayını çıkarması mümkün değildi. Bu durumda ya
mevcut adaylardan birini destekleyecekti ya tarafsız kalacaktı ya da oy
kullanmama çağrısı yapıp seçimi boykot edecekti. Oy kullanmama ya da geçersiz oy kullanılması
mevcut durumda AKP adayı lehine bir durum yaratacaktı. Hatta tarafsız kalınması
bile RTE’ye yarayacaktı. BDP/HDP adayının desteklenmesi sözkonusu değildi.
BBP yönetimi bir adayı destekleyeceğini
açıkladı. Bu karar doğrudur ya da yanlıştır bunu tartışmıyoruz. Açık söyleyelim
BBP yönetiminin aldığı karar hangi adaya yönelik olursa olsun bizi bağlamıyor. BBP yönetimi hangi kararı almış
olursa olsun biz bilgi , görgü ve vicdanımızın sesine kulak vererek kararımızı
vermiştik zaten.
BBP
yönetiminin aldığı bu karar eleştirilebilir ancak bu karardan yola
çıkılarak geçmişe doğru gidip üç-beş yılın kirli çamaşırlarını ortaya dökmek
hem alperenliğe yakışmaz hem de delikanlılığa sığmaz.
Serkan TÜZÜN 22 Temmuz 2014
tarihinde yaptığı basın açıklamasında ; yalanı bir tabiat haline getirmiş,
iftirasız günü geçmeyen, insanları birbirine düşürmek kaydıyla ayakta kalmak
münafıklığını siyaset haline getirmiş MUSTAFA DESTİCİ, cemaatini de alıp
gidecektir diyor. Yani RTE aleyhine karar alanları itibarsızlaştırarak doğrudan RTE'ye destek oluyor. Şayet BBP Yönetimi ya da Mustafa DESTİCİ RTE'yi destekleme yönünde bir karar alsaydı (varsa)"Yalancı" , "müfteri" ve "münafık" sıfatlarından kurtulmuş mu olacaktı?
Yine aynı açıklamada ; Mustafa
Destici şunu iyi bilmelidir ki; attığı iftiraları tek tek kendisine yutturacak
ve kendisi hakkında edindiğimiz ve onu insan içine çıkamaz hale getirecek
bilgilerimizi, gizli iş ortaklıkları, aldığı iş takip ücretleri ve siyasetini
yönlendirmek karşılığında aldığı avantalarla birlikte pek yakında kamuoyuyla
paylaşacağız. Şu günlerde üzerine ve birinci derecedeki yakınlarına ait
şirketleri geçtiğimiz günler içerisinde alelacele devrettiğini, ticaret sicil
gazetesinden herkes görebilmekteyse de biz, neden diye sormaktayız. Sözlerini
zikrediyor.
Benzetmek gibi olmasın ama RTE'nin söylemlerini çağrıştırmadı mı?
Sayın SERKAN TÜZÜN yıllardır bu camianın içerisinde. Daha öncede
Ocak Genel Başkanlığı yaptı. Yıllardır Ankara’da yaşıyor. 02.12.2012 tarihinden
bu yana da Ocak Genel Başkanı (2.kez) ve Mustafa
DESTİCİ ve ekibiyle birlikte çalışıyor.
Buradan hareketle kendisine soruyoruz ;
1-
Mustafa DESTİCİ’nin yalanı tabiat haline
getirmiş bir kişi olduğunu ne zaman anladınız?
2-
Mustafa DESTİCİ’nin müfteri olduğunun ve fitneci
tavırlar sergilediğinin ne zaman farkına vardınız?
3-
Mustafa DESTİCİ’nin yalancı ve müfteri olduğunu 1,5
yıl çalıştıktan sonra mı anlayabildiniz?
4-
Bu durumu daha önce anladıysanız niçin ya da
neyin karşılığında bu zamana kadar sustunuz?
5-
Bu durumu yeni anladıysanız Mustafa DESTİCİ ile
doğrudan bu konu üzerinden hesaplaşmak yerine niçin Cumhurbaşkanlığı seçimindeki
tercih üzerinden hesaplaşma gereği duydunuz?
6-
Mustafa DESTİCİ’yi insan içine çıkamayacak hale
getirecek bilgileri ne zaman topladınız?
7-
Bu bilgileri bizzat kendiniz mi topladınız yoksa
başka bir kaynaktan mı aldınız?
8-
Başka bir kaynaktan aldınızsa bu kaynak sağlam
bir kaynak mıdır?
9-
Başka bir kaynaktan aldınızsa bu kaynak size bu
bilgileri ne karşılığında verdi?
10-
Şayet bu bilgiler herhangi bir şey karşılığında
verilmedi ise bu bilgileri size karşılıksız veren kaynağın amacı hakkında bilginiz/fikriniz var mı?
11-
Bu bilgilere niçin vakıf olur olmaz Camia ile paylaşmadınız da Mustafa DESTİCİ’nin açıklamasından hemen
sonra açıklama gereği duydunuz?
12-
Niçin bu ana kadar sustunuz?
13-
Elinizde RTE’nin desteklenmesi gerektiği doğrultusunda
görüş bildiren Metin GÜNDOĞDU , Hasan Hüseyin BOZOK veya başka herhangi bir BBP
yöneticisi ile ilgili ticari , siyasi vs. bilgi mevcut mu? Bu kişiler hakkında
herhangi bir araştırma yaptınız mı? Bu şahısların mevcut tavırları ile ilgili düşüncelerinizi açıkladınız mı? Ya
da seçim öncesi açıklamayı düşünüyor musunuz?
14-
İlk açıklamanızdan 1 gün önce Servet TURGUT adlı
şahıs ile birlikte AKP Genel Merkezini ziyaret ettiniz mi?
15-
Ziyaret etmişseniz bu ziyaretin sebebi nedir?
16-
Anadolu Ajansı yöneticilerinden Kemal ÖZTÜRK’ü
tanıyor musunuz? Açıklama yapmadan önce
kendisiyle herhangi bir şekilde iletişim kurdunuz mu?
17-
Kemal ÖZTÜRK’ün okuduğunuz metnin hazırlanmasında ve
haberin servis edilmesinde bir katkısı
oldu mu?
18-
Alperen Ocakları Genel Başkanlığına sizden sonra atanacak kişinin kukla olacağını
ileri sürüyorsunuz.(Açıklamanın yapıldığı tarihte Ahmet Tarık SARI henüz Ocak Başkanı olarak atanmamıştı) Siz de aynı ekip
tarafından atanmadınız mı? Kendinizin de 1,5 yıl boyunca kukla olarak
kullanıldığını düşünüyor musunuz?
19-
Böyle düşünüyor iseniz. Niçin ya da neyin karşılığında 1,5 yıl boyunca bu
kuklalığa müsaade ettiniz?
20-
Yok böyle düşünmüyor iseniz açıklama yaptığınız tarih itibarı ile kim olduğu belli olmayan selefinizi niçin
zan altında bırakma ve itibarsızlaştırma
gereği duydunuz? Bu tavrınızın Alperen Ocaklarına zarar verebileceğini
düşünmüyor musunuz?
21-
Vakıf olan Alperen Ocaklarının siyasi bir konuda
açıklama yapmasını ve günlük siyasetin
tarafı haline getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tavrın Vakıflar
Genel Müdürlüğünce ocak yönetimine el konulması sonucunu doğuracağını , kayyum
atanmasına sebep olabileceğini düşündünüz mü?
Bu sorular uzar gider.
Öncelikle
belirtmeliyiz ki Mustafa DESTİCİ ve avanesinden hazzetmediğimizin bilinmesini
isteriz. Sayın Serkan TÜZÜN farkına vardığı ya da vakıf olduğu bilgileri keşke Cumhurbaşkanlığı seçim
sürecine bağlamadan doğrudan camia ile paylaşsaydı.
Alperen
Ocakları Genel Başkanının görevi , başında bulunduğu ve vakıf olan kurumunu
aktif/günlük siyasetin tarafı haline getirmek değil , kutlu bir davanın(Nizam-ı
Alem Davasının) neferi olarak yetiştirmektir. Bu durum Genel Başkan olduğu
kadar il ve ilçe ocak başkanları için de geçerlidir.
Gerek
Ocak olarak gerek Parti olarak Ankara’nın durumu ortadadır. Bu tartışmalar tüm
pisliği ortaya dökmese de bazı şeyleri göstermiştir. Ticaret yapanlar , ihale
kovalayanlar , yalancılar , talancılar…
Bu dava BBP ile değil Alperen Ocakları ile var
olmaya devam edecektir. Bu dava siyasetçiler ile değil dava adamları ile var
olmaya devam edecektir. Bu dava Ankara’da oturup birbirini yiyenlerle , asıl
işi ticaret olanlarla değil Adana’nın sıcağında , Erzurum’un ayazında direğe
tırmanacak , lüks lokantalarda değil de ocaklarında kirli bir tavanın içine
kırılacak 3-5 yumartaya ekmek banarak öğün geçiştiren gençleri ile var olmaya devam edecektir. Bu
sebeple bütün Ocak Başkanı kardeşlerimize sesleniyoruz. Ankara menşeili çatışmaların ,
tartışmaların , kavgaların tarafı olmayınız. Günlük siyasete bulaşmayınız. Her
biriniz bulunduğunuz ocaklarda , adeta çölde bir vaha oluşturunuz ve mensuplarınızı o vahada kutlu bir davanın
ferdi , alperen olarak yetiştiriniz.
*Alperen Ocakları Genel
Başkanlığına atanan Ahmet Tarık SARI’ya da sormak istiyoruz. Yönetiminde
bulunan Kemal ÖZTÜRK kimdir? Yukarıda ismi geçen ve RTE’nin eski danışmanı ,
Cumhurbaşkanı olması halinde Cumhurbaşkanı danışmanlığına getirileceği söylenen
kişi midir? Yoksa bir isim benzerliği midir? İsim benzerliği değilse bu AKP’li
olduğu ve RTE’ye danışman olmuş ve olacak yakınlıkta birinin Alperen Ocakları
Yönetim Kurulunda bulunmasının mucibi nedir? Bilerek mi Yönetim Kuruluna dahil
edildi yoksa birileri tavsiye mi etti? Ya da yönetime almanızın gerekçesi nedir?
Mehmet
BUĞRA