8 Ağustos 2014 Cuma

Siyasi Düşünce Farklılığı mı? Rantın Paylaşılması mı? BBP Çatlağı sıva tutmaz.



          
           Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve bununla ilgili propaganda çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor. Propagandanın temeli ahlaksızlık üzerine kurulmuş durumda ve ahlaksızlık had safhada.

           Herkes bu milleti iğdiş ederek istediği sonucu alma derdinde. Milletin dokunulmadık bir kulağının arkası kalmış. Görünen o ki oraya da ulaşmak üzereler.

           Stockholm sendromu mu dersiniz Konfüçyüs Meşrepli olmak mı dersiniz bilemeyiz ancak milletin en azından yarısı bu durumdan memnun. Zevk almaya bakıyor...

           Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde AKP kendi adayını çıkarırken CHP ve MHP ortak bir aday çıkardılar. CHP ve MHP’nin ortak çıkardığı bu adayı yaklaşık 10 partide desteklediğini açıkladı. Destek açıklayan bu partilerin arasında BBP’nin de  girmesi üzerine ortalık karıştı.

           Oyu %1 lerde gezen bir partinin bir adayı destekleyeceğini açıklaması gerek parti içinde gerekse siyaset dünyasında tartışmalara neden oldu. AKP’nin adayı BBP yönetimini hakarete varan ifadelerle suçlarken BBP içinden bir kısım yönetici de BBP Genel Başkanı Mustafa DESTİCİ’yi suçladı. Dahası istişare toplantısı yapılmadığını ve karar alınmadığını belirtti. Bunların içinde ihaleci kimlikler taşıyanlar önplanda. 

           Alperen Ocakları Genel Başkanı Serkan TÜZÜN’de  Mustafa DESTİCİ’yi eleştirerek bu tartışmalara katıldı. Serkan TÜZÜN bir basın açıklaması yaptı ve BBP yönetimini suçladı.


           Mevcut mevzuata göre BBP’nin kendi adayını çıkarması mümkün değildi. Bu durumda ya mevcut adaylardan birini destekleyecekti ya tarafsız kalacaktı ya da oy kullanmama çağrısı yapıp seçimi boykot edecekti. Oy kullanmama ya da geçersiz oy kullanılması mevcut durumda AKP adayı lehine bir durum yaratacaktı. Hatta tarafsız kalınması bile RTE’ye yarayacaktı. BDP/HDP adayının desteklenmesi sözkonusu değildi.
BBP yönetimi bir adayı destekleyeceğini açıkladı. Bu karar doğrudur ya da yanlıştır bunu tartışmıyoruz. Açık söyleyelim BBP yönetiminin aldığı karar hangi adaya yönelik olursa olsun bizi bağlamıyor. BBP yönetimi hangi kararı almış olursa olsun biz bilgi , görgü ve vicdanımızın sesine kulak vererek kararımızı vermiştik zaten.

           BBP yönetiminin aldığı bu karar  eleştirilebilir ancak bu karardan yola çıkılarak geçmişe doğru gidip üç-beş yılın kirli çamaşırlarını ortaya dökmek hem alperenliğe yakışmaz hem de delikanlılığa sığmaz. 

Serkan TÜZÜN 22 Temmuz 2014 tarihinde yaptığı basın açıklamasında ; yalanı bir tabiat haline getirmiş, iftirasız günü geçmeyen, insanları birbirine düşürmek kaydıyla ayakta kalmak münafıklığını siyaset haline getirmiş MUSTAFA DESTİCİ, cemaatini de alıp gidecektir  diyor.  Yani RTE aleyhine karar alanları itibarsızlaştırarak doğrudan RTE'ye destek oluyor. Şayet BBP Yönetimi ya da Mustafa DESTİCİ  RTE'yi destekleme yönünde bir karar alsaydı (varsa)"Yalancı" , "müfteri" ve "münafık" sıfatlarından kurtulmuş mu olacaktı?

Yine aynı açıklamada ; Mustafa Destici şunu iyi bilmelidir ki; attığı iftiraları tek tek kendisine yutturacak ve kendisi hakkında edindiğimiz ve onu insan içine çıkamaz hale getirecek bilgilerimizi, gizli iş ortaklıkları, aldığı iş takip ücretleri ve siyasetini yönlendirmek karşılığında aldığı avantalarla birlikte pek yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Şu günlerde üzerine ve birinci derecedeki yakınlarına ait şirketleri geçtiğimiz günler içerisinde alelacele devrettiğini, ticaret sicil gazetesinden herkes görebilmekteyse de biz, neden diye sormaktayız. Sözlerini zikrediyor.

Benzetmek gibi olmasın ama RTE'nin söylemlerini çağrıştırmadı mı?
Sayın SERKAN TÜZÜN  yıllardır bu camianın içerisinde. Daha öncede Ocak Genel Başkanlığı yaptı. Yıllardır Ankara’da yaşıyor. 02.12.2012 tarihinden bu yana da Ocak Genel Başkanı (2.kez)  ve Mustafa DESTİCİ ve ekibiyle birlikte çalışıyor.
Buradan hareketle kendisine soruyoruz ;
1-      Mustafa DESTİCİ’nin yalanı tabiat haline getirmiş bir kişi olduğunu ne zaman anladınız?
2-      Mustafa DESTİCİ’nin müfteri olduğunun ve fitneci tavırlar sergilediğinin ne zaman farkına vardınız?
3-      Mustafa DESTİCİ’nin yalancı ve müfteri olduğunu 1,5 yıl çalıştıktan sonra mı anlayabildiniz?
4-      Bu durumu daha önce anladıysanız niçin ya da neyin karşılığında bu zamana kadar sustunuz?
5-      Bu durumu yeni anladıysanız Mustafa DESTİCİ ile doğrudan bu konu üzerinden hesaplaşmak yerine niçin Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tercih üzerinden hesaplaşma gereği duydunuz?
6-      Mustafa DESTİCİ’yi insan içine çıkamayacak hale getirecek bilgileri ne zaman topladınız?
7-      Bu bilgileri bizzat kendiniz mi topladınız yoksa başka bir kaynaktan mı aldınız?
8-      Başka bir kaynaktan aldınızsa bu kaynak sağlam bir kaynak mıdır?
9-      Başka bir kaynaktan aldınızsa bu kaynak size bu bilgileri ne karşılığında verdi?
10-   Şayet bu bilgiler herhangi bir şey karşılığında verilmedi ise bu bilgileri size karşılıksız veren   kaynağın amacı hakkında bilginiz/fikriniz  var mı?
11-   Bu bilgilere  niçin vakıf olur olmaz  Camia ile paylaşmadınız da  Mustafa DESTİCİ’nin açıklamasından hemen sonra açıklama gereği duydunuz?
12-   Niçin bu ana kadar sustunuz?
13-   Elinizde RTE’nin desteklenmesi gerektiği doğrultusunda görüş bildiren Metin GÜNDOĞDU , Hasan Hüseyin BOZOK veya başka herhangi bir BBP yöneticisi ile ilgili ticari , siyasi vs. bilgi mevcut mu? Bu kişiler hakkında herhangi bir araştırma yaptınız mı? Bu şahısların mevcut tavırları  ile ilgili düşüncelerinizi açıkladınız mı? Ya da seçim öncesi açıklamayı düşünüyor musunuz?
14-   İlk açıklamanızdan 1 gün önce Servet TURGUT adlı şahıs ile birlikte AKP Genel Merkezini ziyaret ettiniz mi?
15-   Ziyaret etmişseniz bu ziyaretin sebebi nedir?
16-   Anadolu Ajansı yöneticilerinden Kemal ÖZTÜRK’ü tanıyor musunuz? Açıklama  yapmadan önce kendisiyle herhangi bir şekilde iletişim kurdunuz mu?
17-   Kemal ÖZTÜRK’ün okuduğunuz metnin hazırlanmasında ve haberin servis  edilmesinde bir katkısı oldu mu?
18-   Alperen Ocakları Genel Başkanlığına  sizden sonra atanacak kişinin kukla olacağını ileri sürüyorsunuz.(Açıklamanın yapıldığı tarihte Ahmet Tarık SARI henüz Ocak Başkanı olarak atanmamıştı)  Siz de aynı ekip tarafından atanmadınız mı? Kendinizin de 1,5 yıl boyunca kukla olarak kullanıldığını düşünüyor musunuz?
19-   Böyle düşünüyor iseniz. Niçin  ya da neyin karşılığında 1,5 yıl boyunca bu kuklalığa müsaade ettiniz?
20-   Yok böyle düşünmüyor iseniz  açıklama yaptığınız tarih itibarı  ile kim olduğu belli olmayan selefinizi niçin zan altında bırakma ve itibarsızlaştırma  gereği duydunuz? Bu tavrınızın Alperen Ocaklarına zarar verebileceğini düşünmüyor musunuz?
21-   Vakıf olan Alperen Ocaklarının siyasi bir konuda açıklama yapmasını ve günlük  siyasetin tarafı haline getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tavrın Vakıflar Genel Müdürlüğünce ocak yönetimine el konulması sonucunu doğuracağını , kayyum atanmasına sebep olabileceğini düşündünüz mü?
            Bu sorular uzar gider.
            Öncelikle belirtmeliyiz ki Mustafa DESTİCİ ve avanesinden hazzetmediğimizin bilinmesini isteriz. Sayın Serkan TÜZÜN farkına vardığı ya da vakıf  olduğu bilgileri keşke Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine bağlamadan doğrudan camia ile paylaşsaydı.
            Alperen Ocakları Genel Başkanının görevi , başında bulunduğu ve vakıf olan kurumunu aktif/günlük siyasetin tarafı haline getirmek değil , kutlu bir davanın(Nizam-ı Alem Davasının) neferi olarak yetiştirmektir. Bu durum Genel Başkan olduğu kadar il ve ilçe ocak başkanları için de geçerlidir.
            Gerek Ocak olarak gerek Parti olarak Ankara’nın durumu ortadadır. Bu tartışmalar tüm pisliği ortaya dökmese de bazı şeyleri göstermiştir. Ticaret yapanlar , ihale kovalayanlar , yalancılar , talancılar…
Bu dava BBP ile değil Alperen Ocakları ile var olmaya devam edecektir. Bu dava siyasetçiler ile değil dava adamları ile var olmaya devam edecektir. Bu dava Ankara’da oturup birbirini yiyenlerle , asıl işi ticaret olanlarla değil Adana’nın sıcağında , Erzurum’un ayazında direğe tırmanacak , lüks lokantalarda  değil  de ocaklarında kirli bir tavanın içine kırılacak 3-5 yumartaya ekmek banarak öğün geçiştiren  gençleri ile var olmaya devam edecektir. Bu sebeple bütün Ocak Başkanı kardeşlerimize  sesleniyoruz. Ankara menşeili çatışmaların , tartışmaların , kavgaların tarafı olmayınız. Günlük siyasete bulaşmayınız. Her biriniz bulunduğunuz ocaklarda , adeta çölde bir vaha oluşturunuz ve mensuplarınızı o vahada kutlu bir davanın ferdi , alperen olarak yetiştiriniz.

*Alperen Ocakları Genel Başkanlığına atanan Ahmet Tarık SARI’ya da sormak istiyoruz. Yönetiminde bulunan Kemal ÖZTÜRK kimdir? Yukarıda ismi geçen ve RTE’nin eski danışmanı , Cumhurbaşkanı olması halinde Cumhurbaşkanı danışmanlığına getirileceği söylenen kişi midir? Yoksa bir isim benzerliği midir? İsim benzerliği değilse bu AKP’li olduğu ve RTE’ye danışman olmuş ve olacak yakınlıkta birinin Alperen Ocakları Yönetim Kurulunda bulunmasının mucibi nedir? Bilerek mi Yönetim Kuruluna dahil edildi yoksa birileri tavsiye mi etti? Ya da yönetime almanızın gerekçesi nedir?

                                                                                                                            Mehmet BUĞRA