MEHMET BUĞRA
Tarih: 27 _NOVERMBER 2007 _IO_TUESDAY (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Tarih: 27 _NOVERMBER 2007 _IO_TUESDAY (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Bu yazımızda, geçen yazımızda belirttiğimiz üzere,
genelde “Ocak” kavramı özelde de “Türk-İslam Ocakları” hakkındaki
düşüncelerimizi sizlerle paylaşacağız.
“Ocak” kelimesi sözlükteki anlamları dışında bizim için çok daha derin manalar taşır. Ocak bizim için köktür, kaynaktır, geçmişe uzanan yoldur. Bir düşüncenin pişirildiği yerdir. Madde ile mananın buluştuğu noktadır ve toplum katında pozitif bir anlamı vardır.
Bu pozitif anlamdan yola çıkan pek çok kişi , grup kurdukları yapılarına
ocak ismini vermekte. Bugün “Ocak” ismi ile anılan kaç tane yapının olduğunu
kimse bilmiyor. İlk akla gelenler ocak kavramını kullanan Gençlik Hareketleri.
Organik bağı olmasa da siyasi partilerle gönül bağları bulunan Ülkü Ocakları,
Alperen Gençlik Ocakları, Ata Ocakları, İdeal Gençlik Ocakları. Bunların
yanında Üniversiteli entelektüel çevreleri içinde barındıran Türk Ocağı,
Aydınlar Ocağı, Kültür Ocağı gibi yapılarla İnternet üzerinden yayın yapan
Medeniyet Ocağı , Milli Ocak gibi siteleri saymakta mümkün.
Bu yapılar “Ocak” kavramını kullanıp siyasi yelpazenin sağ cenahını işgal etseler de düşünce bazında bir bütünlük ve homojen bir yapı arzetmemektedir.
Entelektüel çizgide yeralan Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, Kültür Ocağı gibi yapılar duruş itibarıyla halktan kopuk yapılardır. Geniş halk kitlelerine uzak oldukları gibi sistem üzerinde de “Sol Aydınlar ya da yapılar” kadar etkileri yoktur ve hiçbir zamanda olamamıştır.
İnternet üzerinden faaliyette bulunan yapılarda “siyasi bir amaca” yönelmiş
olsunlar ya da olmasınlar “sadece internet kullanıcısına” hitap eden yapılar
olarak bugün itibarı ile halkı kucaklamaktan yoksun yapılardır.
Gençlik Hareketi olarak faaliyet göstermeye çalışan Ülkü Ocakları , Alperen Gençlik Ocakları , Ata Ocakları , İdeal Gençlik Ocakları gibi yapılarsa siyasi zeminde yeralmaları ve siyasi partilerle bağlantıları sebebiyle halkla iç içe olan yapılardır.
Bunlardan Ülkü Ocakları fikri manada ve kuruluş tarihi itibarıyla diğer
yapıların prototipidir. Gençlik hareketi olarak nitelendirebileceğimiz diğer
bütün yapılar Ülkü Ocakları ya da Ülkü Ocaklarından doğmuş yapılardan
türemiştir. Bugün sayısal olarak (“Nitelik” kriter olarak alınmamıştır) en
geniş kitleye hitap eden yapıdır. Buna rağmen “Ocak” vasfını kaybedip MHP’nin
gençlik kolları mertebesine indirgenmesi ve tarihten gelen “Türk-İslam Ülküsü”
kaynaklı misyonu yerine Bahçeli’nin MHP’yi yörüngesine oturttuğu ve
çerçevesini “Sistem-Devlet” in belirlediği “Milliyetçi-Ulusalcı” bir misyona
yönelmesi Ülkü Ocaklarını “Ülkü” zemininde bitirmiştir.
Yaklaşık 1 yıl önce kurulduğu ilan edilen “İdeal Gençlik Ocakları’nın
kuruluş ve faaliyetini gösterir herhangi bir materyal bugüne kadar elimize
ulaşmadığı gibi faaliyetlerine ilişkin herhangi bir haber ya da duyuma da
ulaşmadık. Bir ara kulağımıza İstanbul İl Başkanlığını Mehmet KORKUT’un yaptığı
şeklinde bir şayia çalınmıştı. Doğruluğu ya da yanlışlığı hususunda bilgi
sahibi değilim. Ancak Mehmet KORKUT’un Ocak Başkanlığı yapacak bilgi ,
birikim ve vizyondan uzak olduğuna dair bir bilgi ulaştığını
belirtmeliyim. İl Başkanı olarak başka bir ismin bugüne kadar ortaya çıkmaması
ve Mehmet KORKUT’un adının geçiyor olması aslında çok da ciddi bir amaçla
yola çıkılmadığını ve ciddi bir çalışma içinde olunmadığını göstermektedir.
Musa Malik YILDIRIM’ın öncülüğünde kurulduğu söylenen bu hareket bugünkü
görüntüsüyle bir “Küskünler Hareketi” ya da “Trabzonlular Hareketi” nden başka
bir anlam ifade etmeyen ve ölü doğmuş bir harekettir.
Ülkücü Hareketi Babadan oğula geçen saltanat yöntemiyle yönetmeyi amaçlayan “Türkeş Muhipleri Cemiyeti” hüviyetindeki Aydınlık Türkiye Partisi (ATP) fikrini Ocak yapısına yansıtmaya çalışan Ata Ocaklarının da ATP gibi 3. ligde yeraldığını ve “Ülkücülük” adına ortaya bir şey koymadığı gibi bir de Danıştaya yönelik saldırıda Genel Başkanının isminin zikredilmesi sebebiyle “Ülkücü Harekete” zarar bile verdiğini belirtmeliyiz.
Bizlerinde kuruluş ve gelişme döneminde aktif olarak görev aldığı “Nizam-ı Alem Ocakları” daha sonra ismini “Alperen Gençlik Ocakları” olarak değiştirdi. Kuruluş ve gelişme döneminde “Ülkücü Harekete” yeni bir soluk getiren ve Ülkücülük fikri ve fikrin hayata geçirilmesi konusunda açılım yapma potansiyeli olan hareket maalesef Ocak içi iç çekişmeler ve Parti-Ocak çekişmeleri sonucu 1997 yılından itibaren güç kaybetmeye başladı. Partililerin kendi güdümleri ve hiyerarşileri içinde bir ocak istemeleri ve bu amaçla ocağa müdahaleleri , yerel ve genel bazda ocak yönetimine dışarıdan yapılan atamalar, tüm uyarılara rağmen hatalarda ısrar bu güç kaybını hızlandırmıştır. 17.11.2007 tarihinde Ocak yönetiminde yapılan değişim ve devir-teslim töreni ile Nizam-ı Alem Ocakları-Alperen Gençlik Ocakları hukuken olmasa bile fiilen kapatılmıştır.
17.11.2007 tarihi ile Ocak Yönetimini devralan arkadaşlara hiçbir şekilde haksızlık etmek istemiyoruz ancak BBP’nin MKYK üyesi olan bir kişinin (kendisine karşı, Nizam-ı Alem Ocakları bünyesinden yetişmiş olması sebebiyle , özel bir sempati duyduğumuzu belirtmeliyim) Ocak Genel Başkanı olması Ocak Teşkilatını Parti Teşkilatı hiyerarşisi içine sokacaktır ki bu ocağın misyonunu yitirmesi ve Parti Misyonunu Ocak Misyonu yerine ikame etmesi demektir. Ocak kavramı tüm dünyaya karşı bir duruşu ifade ettiği gibi organik bağı olsun ya da olmasın Parti ve Partililere karşı da bir duruşu ifade etmekteydi. Bu sebeple ismi Alperen Gençlik Ocakları da olsa misyonunu ve duruşunu yitirmiş bir yapı “Ocak” olarak nitelendirilemez. Geçen hafta itibarı ile 14 yıllık Parti-Ocak çekişmesi Ocak’ın mağlubiyeti ve tasfiyesi ile sonuçlanmıştır. Bu duruma sevinip kına yakacak pek çok kişinin mevcudiyeti de tarafımızdan bilinmektedir.
Gelelim Ocakları gündemimize almamıza vesile olan “Türk-İslam Gençlik ,Kültür ve Sanat Ocakları” (Kısaca Türk-İslam Ocakları ya da TİO diyeceğiz) na; Türk-İslam Ocaklarını kuran kardeşlerimizin tamamı olmasa da bir kısmı sözüne itimat ettiğimiz arkadaşlarımız tarafından tanınmaktadır. Ve bize gelen bilgi Ülkücülüklerinden ve samimiyetlerinden (en azından bir kısmının) asla şüphe duyulmaması gerektiği yönündedir. (Bu sebeple bizde bu andan itibaren bu kişileri kardeş olarak nitelendirip olayı o şekilde izah edeceğiz.)
Ülkücü camiada rekabet oluşturacak , fikri açılımlara zemin hazırlayacak her hareketi desteklediğimizi ve yardım hususunda da üzerimize düşeni yapacağımızı peşinen belirtmeliyiz. Bu tür hareketler birileri tarafından “fitne” olarak nitelendirilse de bizim için başka anlamlar ifade etmektedir. Maalesef yöneticiler katında “kendi kontrollerinde” olmayan her yapı potansiyel fitne kaynağıdır.(28 Şubat sürecinde müthiş işler yapmış olan , takdir ettiğimiz ancak mekan farkı sebebiyle çalışmalarına fiilen katılamadığımız Üniversiteli Öğrenciler Birliği de böyle bir fitne iftirasına kurban edilmişti zamanında).
Her ne ise dönelim konumuza. Bir arkadaşımız Türk-İslam Ocakları
Dergisinin ilk sayısını elde etmiş. 3.000 adet basıldığını öğrendiğimiz
derginin bir nüshası da bize ulaştı bu vesileyle. Dergiyi çıkartan kişilerin
samimiyetleri konusunda kafamızda bir şüphe olmadığı için isimlerinden ziyade
yaptıkları işe yoğunlaşmayı tercih ettik. Bu sebeple isimlerini burada
zikretmeyeceğimizi belirtelim.
Kapağı , kağıdı ve baskı kalitesi gayet iyi olan ve göze hitap eden derginin ilk sayısını büyük bir mutlulukla okumaya başladım. Editör’den isimli yazıyı okuyunca şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Sadece ismini bildiğim ama bugüne kadar hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığım bir kişi tarafından kaleme alınan yazı da hem MHP nin siyasi duruşu hem de BBP nin siyasi duruşu ve tavrı oldukça sert ve genel ifadelerle eleştirilmekte. Bunun yanında “Nizam-ı Alem davası siyasi çıkarlara peşkeş çekilmiştir” , “Tavizsiz Ülkücü Bayrağını 12 Eylül 1980 darbesiyle cezaevlerine giren şehitlik , gazilik mertebesine eren ağabeylerimizden devralıyoruz.” gibi iddialı ifadelerde mevcut. Editör olan bu arkadaşın Nizam-ı Alem Ocakları ya da BBP içerisinde bir siyasi geçmişi var mı bilemiyorum ancak Nizam-ı Alem kelimesini MHP tabanının uzun süredir kullanmadığı göz önüne alınırsa ve beraber yola çıktığı arkadaşlarının bir kısmının Alperen Ocakları İlçe Başkanlığı ve bir kısmının da BBP İlçe Başkanlığı gibi görevlerde bulundukları göz önüne alınırsa eleştirilerin asıl hedefinin BBP olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.
Başyazı’nın ilk paragrafı ile birlikte hayal kırıklıkları da başladı. Başyazının tashihleri yapılmamış. Bir dergi çıkarmak için aylarını harcayan insanların 10 dakikalarını harcayarak tashih yapmamaları ve yazıları kontrol etmemeleri büyük hatadır ve bu hata derginin geneline şamil bir durum arzetmektedir.
Derginin tamamını okudum: Dergi içerik olarak daha çok “İktibas Dergisi” hüviyetinde. Yani bu dergi ve sayı için yazılmış orijinal yazı adeti sınırlı sayıda hatta yok gibi. Bununla birlikte S.Ahmet ARVASİ, Cemil MERİÇ , Necip FAZIL, Galip ERDEM, Nurettin TOPÇU, Osman Yüksel SERDENGEÇTİ, Dündar TAŞER,Erol GÜNGÖR, Arif Nihat ASYA, Abdurrahim KARAKOÇ, Durmuş HOCAOĞLU gibi şahsiyetlerin yazı ve şiirleri yeralmakta ve bu kardeşlerimizin doğru kaynaktan beslendiklerini göstermektedir. Yine bir ara TİO Genel Başkanı olarak ismi telaffuz edilen Nizam-ı Alem Ocakları Eski Genel Başkanı Yavuz AĞIRALİOĞLU’nun yıllar önce yayınlanan bir makalesi de mevcut. Dergi İktibas yönüyle hoş bir çalışma.(Alıntılar kaynak belirtilmeden kullanılmış çok ayıp).
Dergi Yönetimi (Dolayısıyla TİO Ocak Yönetimi) dünyaya karşı duruşlarını ifade etmek amacıyla “Misyonumuz” başlıklı bir de yazı yayınlamış. Bizim için asıl önemli olan hareketin “Misyonu”. Misyonu öğrenmekle hareketin içeriği , hedefleri , takip edecekleri yol hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür.
Başladım “Misyonumuz” isimli yazıyı okumaya. İlk cümle tanıdık, 2.cümle tanıdık derken paragraf bitmeden ilk paragrafın “Milli Mutabakat Çağrısı”nın ilk paragrafı olduğunu anladım. Diğer paragraflara da bakıp yazıyı bitirdim.
Evet Ocak Yönetimi kurdukları yapıya (Ocak) misyon olarak hepimizin bildiği “Milli Mutabakat Çağrısı”nı almış. Siyasi bir partinin misyonunu siyasi olmayan ve herkesi kucaklamak gibi bir zorunluluğu bulunmayan Ocaklarına misyon olarak almışlar. Yani Ocak- Parti ayrımını görmemişler ya da görememişler. Hedefleri farklı ,iştigal alanları farklı ,hitap ettiği kesimler farklı , amaçları farklı iki yapı bulunduğunu kavrayamamış ve dolayısıyla misyonsuz bir yapı kurmuşlar. Kız istemeye peştamal ile gitmek gibi bir şey bu. Bu haliyle İstanbul Anadolu yakasında binası olan ve tabelaları asılı 4 tane teşkilata sahip prematüre bir yapı kurduklarını söylemeliyiz.
Yine aldığımız duyumlara göre bu arkadaşların kurdukları yapıyı Dernek-Vakıf gibi statüye kavuşturmaya çalıştıklarını ve Ocak kavramının -genel manada- misyonunu tamamladığını düşündüklerini ve bu amaçla harekete geçtiklerini (derginin yayınlanmasından yaklaşık 1 ay sonra) de belirtmeliyiz.
Misyon konusunda yaptıkları bu hata bu arkadaşların tüm iyi niyetlerine rağmen “Editör’den” başlıklı yazıda ifade ettikleri görüş ve suçlamalarda çokta tutarlı olmadıklarını göstermektedir. Partiye ocak penceresinden bakıldığında görülecek manzara hiçbir zaman hoş olmayacaktır. Partinin de kendi bakış açısı ile ocağa bakışı daima şaşıdır.
Misyon konusunda yaptıkları bu hatadan dolayı bu arkadaşlara , Alperen Gençlik Ocakları yönetiminde gerçekleştirilen değişiklikten ve BBP yönetiminin de Ocak- Parti arasındaki farkı kavrayamadığına şahit olduktan sonra, kızamadığımı belirtmeliyim. Üzüldüğüm noktalar bu hareketin (TİO) prematüre doğmuş olması (gelen diğer verilerle ölü demeliyiz.) , bu arkadaşların heveslerinin kırılması , teşkilatlarca dışlanmaları ve en önemlisi de “Türk – İslam Ocakları” gibi bizim için önemli olan bir “ismin” bu saatten sonra başka bir yapıya isim olamayacağı ve bir daha kullanılamayacağı gerçeğidir.
Ve Bu gün itibarı ile ortada kendi misyonundan kopmuş , adındaki Ocak
kelimesinden başka Ocak’a benzer tarafı/duruşu kalmamış bulunan ve Partilerin
Gençlik Kolu seviyesine indirgenmiş yapılar (Ülkü Ocağı ve Alperen Gençlik
Ocağı) ile misyonu olmayan küskünler hareketi kabilinden yapılar (Ata Ocakları,
İdeal Gençlik Ocakları , Türk-İslam Ocakları gibi) kalmıştır.
Ve tüm eksikliklerine , eleştirilecek yönlerine rağmen Ocak kavramına örnek teşkil eden son ve tek yapıda BBP yönetimi tarafından fiilen öldürülmüştür. Ruhuna fatiha…