11 Ağustos 2014 Pazartesi

ŞÜPHE İLE YAŞAMAK



MEHMET BUĞRA

Tarih: 11 Şubat 2007 _IO_SUNDAY (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)

Son günlerde yaşanan gelişmeler değişik duygular yaşamama sebep oldu. Bu duyguları nasıl ifade edebilirim inanın bilemiyorum. Ama ifade etmem gerektiğini de inanıyorum.

Aşağıda yeralan satırlar belki 15 yıldır içerisinde bulunduğum bu camiadan uzaklaştıracak beni , belki de teşkilatlarda “istenmeyen adam” ilan ettirecek.

Şunu açıkça ifade edeyim ki 15 yıl önce ne kadar “Ülkücü” isem bugün 15 yıl öncekinden çok daha ileride (bilinç ve birikim olarak) ve daha samimi olarak ülkücüyüm. Ve yine açıkça ifade edeyim ki bu yazı birilerini itham etmek, birilerine iftira atmak , teşkilat içerisinde fitne çıkarmak ya da ne idiğü belirsiz birilerinin söylemlerinden etkilenerek ve onlara hizmet amacıyla kaleme alınmamıştır. Böyle bir olaya sebep olmaktan Allah’a sığınırım.

Şüphe öylesine kötü bir duygudur ki dokunduğu her şeyi yok eder ve dokunduğu hiçbir şey yeniden eski haline dönmez. Sevgiyi bitirir ,dostluğu bitirir ,arkadaşlığı bitirir ,kardeşliği bitirir velhasıl aklınıza gelebilecek manevi bütün güzellikleri bitirir. Psikolojik rahatsızlığın belki de başlangıç noktasıdır. Ama insanidir ve doğruya ulaşmanın başlangıç noktasıdır aynı zamanda. Tabii küfrede götürüverir insanı.

Öncelikle son günlerde BBP’ye gösterilen teveccüh bize ziyadesi ile mutluluk vermekle beraber beynimde soru işaretleri ve şüpheyi de beraberinde getirmeye başladı.

15 yıllık bir hareket ve 14 yıllık bir partiye ilk 3 yılda gösterilen ilginin yaklaşık 11 yıllık bir aradan sonra son 3 ayda yeniden ilgi gösterilmesi beynimde oluşan soru işaretlerinin ilk nüveleri idi.

İlk yıllarda gösterilen ilgiden sonra bugün yeniden ilgi gösterilmesini gerektirecek ne yapmıştık. Dedim ya 15 yıldır hareketin içerisindeyim. 15 yıldır koştururuz ama 15 yılda gösterilmeyen bu ilgi neden son 3-4 ayda gösterilmeye başlandı.

Bu ilgiyi çalışarak hakettiğimizi söyleyebilecek kaç kişi var. Ya da bu ilgiyi çalışarak hakettiğimize inanan kaç kişiyiz. Son dönemdeki çalışmalardan çok daha fazlasını daha önceki dönemlerde ve seçimlerde de sergilemiştik ancak aşağı yukarı aynı oyu almıştık ve partiye katılımlardan ziyade kopmalarla karşılaşmıştık.

Milletin teveccüh etmesi normal de bu teveccühün kaynağı nedir? Bu milletin kafasına bir şey mi düştü? 15 yıldır sevgi besleyen ancak bir türlü ilgi göstermeyen millet ile partiye her daim mesafeli duran siyasetçi ve bürokratlar ne oldu da birden partiye doğru yürüyüşe geçti?

Teşkilat tabanı yıllardır bir rüzgar beklemektedir. Küçük bir grup insanda o rüzgarı estirmek , kendi rüzgarı ile yelkenleri şişirmek için gayret göstermek gerektiğini söyleyip bu amaçla çalışmaktadır. 15 yıldır esmeyen bir rüzgarın şimdi esmeye başlaması neden?

Bu rüzgarın esmesine vesile olabilecek çeşitli etmenler vardır.

Konjöktür siz istemeseniz bile bu rüzgarın esmesine ve yelkenlerin şişmesine vesile olabilir. 1980 ihtilalinden sonra yapılan seçimlerde Özal’ın tek başına iktidara gelmesi bu şekilde olmuştu. Yada dışarıdan birileri oyunu sizin üzerinize kurar ve konjöktürü size göre oluşturur. 1999 seçimlerinde paketin teslim edilmesi ile MHP ve DSP nin oylarının patlamasında olduğu gibi.

Yada konjöktür diye bir olgu devre dışı bırakılarak toplum dizayn edilir ve 2002 yılında yapılan seçimlerde AKP nin iktidara taşınması gibi bir durum oluşturulur.

Şimdi.

Bu rüzgarın kaynağı bizim çalışmalarımız mıdır? Bu rüzgar bizim estirdiğimiz bir rüzgar mıdır?

Yoksa …

Şu anda siyasi konjöktür bize ilgiyi arttıracak bir seyir izlememektedir.

O halde.

Başkalarının estirdiği rüzgarın önüne mi bırakıyoruz kendimizi?

Birileri bizim bilgimiz dışında bu rüzgarı estirip yelkenlerimizi şişiriyor olabilir mi? Bizim bilgimiz dışında kendi elemanlarını bizim yapıya doğru mu yönlendirmekte?Yada birileri ile oturup pazarlık mı yaptık ve bu ilgi yaptığımız pazarlığın karşılığı mıdır? Birileri önümüzü açıp yol mu veriyor bize? Öyle ise karşılığında ne verdik?

Medya bir yerlerden aldığı direktifle bize hizmet mi etmektedir? Bir taraftan bütün suçlamaların arkasında bizim olduğumuzu iddia edip milletin ülkenin gidişatından memnun olmayan kesimini adeta bizim yanımıza doğru iterken diğer taraftan da ortaya çıkacağını bile bile aleyhimize yalan haber yaparak , haberin yalan olduğunun ortaya her çıkışında masum olduğumuzu ilanı ile (Tayyip ERDOĞAN’ın 2002 seçimlerinden önce hapse atılarak milletin gözünde mağdur sandalyesine oturtulup desteklendiği gibi) bize de mağdur rolü mü oynatılmaya çalışılmakta ve mağdura sempati beslemeyi alışkanlık haline getiren ve bu mağduru koruyup kollama davranışını genlerinde taşıyan millete yol mu gösterilmektedir?

Bu münafık diyebileceğim düşünceler beynimde dolaşırken ve bir sır olarak kendime saklamaya çalışırken benim gibi düşünen başka kardeşlerimin olduğunu da gördüm. Birileri bir yerlerde bu düşünceleri taşımakta ama belki böyle fesat düşünceleri beyinlerinde taşımanın utancı ile belki de BBP yönetimine ve Muhsin YAZICIOĞLU’na konduramadıkları için seslendirememektedirler. Belki bu yazıyı okuyanların beyinlerinin bir kenarında da vardır bu düşünceler.

Halk arasında da bu düşünceler mevcut. Hatta birileri sürekli olarak bu düşünceleri kaşımakta ve olaylara “aceba böyle midir?” sorusu ile yaklaşmak yerine tüm bu soruların cevabını “olmuş gibi” millete anlatmaktadır.




AÇIK MEKTUP

BBP yönetiminin ve Muhsin YAZIOĞLU’nun ikbal kaygısı ile gerek içerden gerekse dışardan millet dışında karanlık birileri ile bu tür bir pazarlığa girmiş olduğuna ya da ilerde böyle pazarlıkların tarafı olabileceğine inanmıyorum/inanmak istemiyorum.

Rüzgar başkaları tarafından ve BBP yönetiminin ve Başkanın bilgisi dışında estirilmekte ise yapmamız gereken şey ; rüzgardan faydalanmak yerine bu insanların bize niçin destek olduğunu öğrenmek ve tedbir almaktır. Rüzgar esiyor , kimin estirdiği önemli değil diye düşündüğümüz an kendimizi , ülkümüzü ve inançlarımızı inkar ederiz. Başkalarının rüzgarı bizi gitmek istediğimiz yere götürmez bilakis onların gitmemizi istediği yere sürükler. Ve önceden pazarlık yapılması ile pazarlık yapmadan kendini başkalarının rüzgarına bırakmak arasında bu anlamda bir fark yoktur.

Eğer karanlık birileriyle pazarlık yapmışsanız/yaparsanız ve sırtınızı milletin dışında birilerine dayamışsanız/dayarsanız açıkça söylüyorum. Böyle bir yola başvurarak inançları ve ülküsü adına dik durmanızdan başka hiçbir beklentisi olmayan ve 15 yıldır sizinle beraber yürümeye çalışan , çoluğunun çocuğunun rızkını inandığı dava uğrunda harcayan bu insanlara , bu parti tabanına böyle bir utancı yaşatmayın.

Aksi takdirde …

Başta Muhsin YAZICIOĞLU olmak üzere BBP yönetimindeki hiç kimseyi “Kara Kaşı , Kara Gözü” olduğu için sevmiyoruz. Bir zamanlar “Babaocağı” olarak gördüğümüz MHP’den kopan bizler bir kalemde BBP’yi de , sizleri de siler ve “Öz Hakiki Büyük Birlik Partisi” ni kurarız. Belki dostlar alışverişte görsün kabilinden bir parti olur , belki dernek hüviyetinden öteye geçmez ama bir ülkücü için Utanç ve Şüphe ile yaşamaktan çok daha onurlu olduğunu bileceğinizi biliyorum.

Şüphe ile yaşamak istemiyorum. Yukarıda ki düşünceler belki benim hezeyanlarım. Eğer öyle ise “Teşkilatın Delisi” deyip affedin ve hakkınızı helal edin ve beni (bizleri) şüphe ile yaşamaktan kurtarın.