MEHMET BUĞRA
Tarih: 11 Şubat 2007 _IO_SUNDAY (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Tarih: 11 Şubat 2007 _IO_SUNDAY (www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Son günlerde yaşanan gelişmeler değişik duygular
yaşamama sebep oldu. Bu duyguları nasıl ifade edebilirim inanın bilemiyorum.
Ama ifade etmem gerektiğini de inanıyorum.
Aşağıda yeralan satırlar belki 15 yıldır içerisinde
bulunduğum bu camiadan uzaklaştıracak beni , belki de teşkilatlarda “istenmeyen
adam” ilan ettirecek.
Şunu açıkça ifade edeyim ki 15 yıl önce ne kadar
“Ülkücü” isem bugün 15 yıl öncekinden çok daha ileride (bilinç ve birikim
olarak) ve daha samimi olarak ülkücüyüm. Ve yine açıkça ifade edeyim ki bu yazı
birilerini itham etmek, birilerine iftira atmak , teşkilat içerisinde fitne
çıkarmak ya da ne idiğü belirsiz birilerinin söylemlerinden etkilenerek ve
onlara hizmet amacıyla kaleme alınmamıştır. Böyle bir olaya sebep olmaktan
Allah’a sığınırım.
Şüphe öylesine kötü bir duygudur ki dokunduğu her şeyi
yok eder ve dokunduğu hiçbir şey yeniden eski haline dönmez. Sevgiyi bitirir
,dostluğu bitirir ,arkadaşlığı bitirir ,kardeşliği bitirir velhasıl aklınıza
gelebilecek manevi bütün güzellikleri bitirir. Psikolojik rahatsızlığın belki
de başlangıç noktasıdır. Ama insanidir ve doğruya ulaşmanın başlangıç
noktasıdır aynı zamanda. Tabii küfrede götürüverir insanı.
Öncelikle son günlerde BBP’ye gösterilen teveccüh bize
ziyadesi ile mutluluk vermekle beraber beynimde soru işaretleri ve şüpheyi de
beraberinde getirmeye başladı.
15 yıllık bir hareket ve 14 yıllık bir partiye ilk 3
yılda gösterilen ilginin yaklaşık 11 yıllık bir aradan sonra son 3 ayda yeniden
ilgi gösterilmesi beynimde oluşan soru işaretlerinin ilk nüveleri idi.
İlk yıllarda gösterilen ilgiden sonra bugün yeniden
ilgi gösterilmesini gerektirecek ne yapmıştık. Dedim ya 15 yıldır hareketin içerisindeyim.
15 yıldır koştururuz ama 15 yılda gösterilmeyen bu ilgi neden son 3-4 ayda
gösterilmeye başlandı.
Bu ilgiyi çalışarak hakettiğimizi söyleyebilecek kaç
kişi var. Ya da bu ilgiyi çalışarak hakettiğimize inanan kaç kişiyiz. Son
dönemdeki çalışmalardan çok daha fazlasını daha önceki dönemlerde ve seçimlerde
de sergilemiştik ancak aşağı yukarı aynı oyu almıştık ve partiye katılımlardan
ziyade kopmalarla karşılaşmıştık.
Milletin teveccüh etmesi normal de bu teveccühün
kaynağı nedir? Bu milletin kafasına bir şey mi düştü? 15 yıldır sevgi besleyen
ancak bir türlü ilgi göstermeyen millet ile partiye her daim mesafeli duran
siyasetçi ve bürokratlar ne oldu da birden partiye doğru yürüyüşe geçti?
Teşkilat tabanı yıllardır bir rüzgar beklemektedir.
Küçük bir grup insanda o rüzgarı estirmek , kendi rüzgarı ile yelkenleri
şişirmek için gayret göstermek gerektiğini söyleyip bu amaçla çalışmaktadır. 15
yıldır esmeyen bir rüzgarın şimdi esmeye başlaması neden?
Bu rüzgarın esmesine vesile olabilecek çeşitli etmenler
vardır.
Konjöktür siz istemeseniz bile bu rüzgarın esmesine ve
yelkenlerin şişmesine vesile olabilir. 1980 ihtilalinden sonra yapılan
seçimlerde Özal’ın tek başına iktidara gelmesi bu şekilde olmuştu. Yada
dışarıdan birileri oyunu sizin üzerinize kurar ve konjöktürü size göre
oluşturur. 1999 seçimlerinde paketin teslim edilmesi ile MHP ve DSP nin
oylarının patlamasında olduğu gibi.
Yada konjöktür diye bir olgu devre dışı bırakılarak
toplum dizayn edilir ve 2002 yılında yapılan seçimlerde AKP nin iktidara
taşınması gibi bir durum oluşturulur.
Şimdi.
Bu rüzgarın kaynağı bizim çalışmalarımız mıdır? Bu
rüzgar bizim estirdiğimiz bir rüzgar mıdır?
Yoksa …
Şu anda siyasi konjöktür bize ilgiyi arttıracak bir
seyir izlememektedir.
O halde.
Başkalarının estirdiği rüzgarın önüne mi bırakıyoruz
kendimizi?
Birileri bizim bilgimiz dışında bu rüzgarı estirip
yelkenlerimizi şişiriyor olabilir mi? Bizim bilgimiz dışında kendi elemanlarını
bizim yapıya doğru mu yönlendirmekte?Yada birileri ile oturup pazarlık mı
yaptık ve bu ilgi yaptığımız pazarlığın karşılığı mıdır? Birileri önümüzü açıp
yol mu veriyor bize? Öyle ise karşılığında ne verdik?
Medya bir yerlerden aldığı direktifle bize hizmet mi
etmektedir? Bir taraftan bütün suçlamaların arkasında bizim olduğumuzu iddia
edip milletin ülkenin gidişatından memnun olmayan kesimini adeta bizim yanımıza
doğru iterken diğer taraftan da ortaya çıkacağını bile bile aleyhimize yalan
haber yaparak , haberin yalan olduğunun ortaya her çıkışında masum olduğumuzu
ilanı ile (Tayyip ERDOĞAN’ın 2002 seçimlerinden önce hapse atılarak milletin
gözünde mağdur sandalyesine oturtulup desteklendiği gibi) bize de mağdur rolü
mü oynatılmaya çalışılmakta ve mağdura sempati beslemeyi alışkanlık haline
getiren ve bu mağduru koruyup kollama davranışını genlerinde taşıyan millete
yol mu gösterilmektedir?
Bu münafık diyebileceğim düşünceler beynimde
dolaşırken ve bir sır olarak kendime saklamaya çalışırken benim gibi düşünen
başka kardeşlerimin olduğunu da gördüm. Birileri bir yerlerde bu düşünceleri
taşımakta ama belki böyle fesat düşünceleri beyinlerinde taşımanın utancı ile
belki de BBP yönetimine ve Muhsin YAZICIOĞLU’na konduramadıkları için
seslendirememektedirler. Belki bu yazıyı okuyanların beyinlerinin bir kenarında
da vardır bu düşünceler.
Halk arasında da bu düşünceler mevcut. Hatta birileri
sürekli olarak bu düşünceleri kaşımakta ve olaylara “aceba böyle midir?” sorusu
ile yaklaşmak yerine tüm bu soruların cevabını “olmuş gibi” millete
anlatmaktadır.
AÇIK MEKTUP
BBP yönetiminin ve Muhsin YAZIOĞLU’nun ikbal kaygısı
ile gerek içerden gerekse dışardan millet dışında karanlık birileri ile bu tür
bir pazarlığa girmiş olduğuna ya da ilerde böyle pazarlıkların tarafı
olabileceğine inanmıyorum/inanmak istemiyorum.
Rüzgar başkaları tarafından ve BBP yönetiminin ve
Başkanın bilgisi dışında estirilmekte ise yapmamız gereken şey ; rüzgardan
faydalanmak yerine bu insanların bize niçin destek olduğunu öğrenmek ve tedbir
almaktır. Rüzgar esiyor , kimin estirdiği önemli değil diye düşündüğümüz an
kendimizi , ülkümüzü ve inançlarımızı inkar ederiz. Başkalarının rüzgarı bizi
gitmek istediğimiz yere götürmez bilakis onların gitmemizi istediği yere
sürükler. Ve önceden pazarlık yapılması ile pazarlık yapmadan kendini
başkalarının rüzgarına bırakmak arasında bu anlamda bir fark yoktur.
Eğer karanlık birileriyle pazarlık
yapmışsanız/yaparsanız ve sırtınızı milletin dışında birilerine
dayamışsanız/dayarsanız açıkça söylüyorum. Böyle bir yola başvurarak inançları
ve ülküsü adına dik durmanızdan başka hiçbir beklentisi olmayan ve 15 yıldır
sizinle beraber yürümeye çalışan , çoluğunun çocuğunun rızkını inandığı dava
uğrunda harcayan bu insanlara , bu parti tabanına böyle bir utancı yaşatmayın.
Aksi takdirde …
Başta Muhsin YAZICIOĞLU olmak üzere BBP yönetimindeki
hiç kimseyi “Kara Kaşı , Kara Gözü” olduğu için sevmiyoruz. Bir zamanlar
“Babaocağı” olarak gördüğümüz MHP’den kopan bizler bir kalemde BBP’yi de ,
sizleri de siler ve “Öz Hakiki Büyük Birlik Partisi” ni kurarız. Belki dostlar
alışverişte görsün kabilinden bir parti olur , belki dernek hüviyetinden öteye
geçmez ama bir ülkücü için Utanç ve Şüphe ile yaşamaktan çok daha onurlu
olduğunu bileceğinizi biliyorum.