MEHMET BUĞRA
Tarih: 18 Nisan 2009 _IO_SATURDAY( www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Tarih: 18 Nisan 2009 _IO_SATURDAY( www.alperence.org isimli sitede yayınlanmıştır)
Ne
söylememiz, neyi nasıl ifade etmemiz gerektiğini bilemiyoruz. Biz de herkes
gibi damdan düşmüş pozisyonundayız. Daha önceki yazılarımızda hareketteki
eksiklikleri anlatmaya çalışmış , gördüğümüz yanlışları dile getirmiştik.
Bazı insanları eleştirmiştik. Eleştirilerimizde bazen ölçüyü kaçırmış
olabiliriz. Ancak tek bir amacımız vardı ki o da sorumluluk mevkiinde bulunan
insanlara doğru olduğunu düşündüğümüz hususları göstermekti.
BBP Genel Başkanı Muhsin YAZICIOĞLU ve yanında bulunan kardeşlerimiz geçtiğimiz günlerde geçirdiği bir helikopter kazası sonucu Hak’ka yürüdüler. İnşallah şehit olmuşlardır. Allah rahmet eylesin ve Türk Milletinin ve cümlemizin başı sağolsun. Sayın YAZICIOĞLU hata yaptığım zaman düzeltin diyebilecek yüreğe sahip bir insandı. Bizde daha önceki yazılarımızda kendi çapımızda eksiklikleri göstermeye çalışmıştık. İnşallah hakkını bizlere helal eder. …
Sayın
YAZICIOĞLU “tek kişilik dev kadro” olarak bu hareketin bütün sıkıntısını tek
başına çekti. Özellikle son yıllarda tüm yük omuzlarına binmişti ve
mücadelesini yalnız sürdürüyordu. Kahramanmaraş ve Yozgat’ı kapsayacak seçim
gezisinde yanında Sivas İl Başkanı , Sivas İl Başkan Yardımcısı ve Sivas İl
Genel Meclisi Üyesi adayının bulunması ve Genel Merkezde görevli hiç kimsenin
bulunmaması bunun kanıtı değil midir? Tabela partilerinde bile Genel Başkanın
tek başına seçim çalışması yaptığı , yanında bir Genel Başkan Yardımcısı
ya da Genel Merkez yöneticisi olmadan mitinglere gittiği görülmüş bir durum
mudur? Netice de hiçbirimiz yükün altına elimizi sokmadık , omuz vermedik.
Elimizi sokarmış , omuz verirmiş gibi yaptık bütün riyakarlığımızla.
Dedik ya özellikle son yıllarda tek başına kalmıştı. Vefatından sonra televizyonlarda arz-ı endam eden , kanal kanal dolaşıp YAZICIOĞLU’nu anlatan insanların %90 ı yanında yoktu. Mikrofonları ellerinden bırakmayan insanların pek çoğu kenara çekilmiş oturuyor ya da başka partilerle ikbal pazarlığı yapıyordu. Vefatından sonra böyle ortaya çıkmaları ve YAZICIOĞLU’nun dostu , arkadaşı , ülküdaşı olduklarını ileri sürmeleri gemiyi terk edip gitmeleri sebebiyle duydukları “vicdan azabının” yansıması olsa gerek. Yoksa fırsattan istifade ön plana çıkmaya çalışacak kadar karaktersiz olabileceklerini düşünmüyoruz.
…
Daha önceki yazılarımızda bu hareketin 1993 ten bu güne kadar 10 tane Muhsin YAZICIOĞLU yetiştirmesi gerektiğini belirtmiş ve Allah geçinden versin ama hak vaki olursa ne yaparız diye sormuştuk. Şimdi maalesef o noktadayız. Evet bundan sonra ne yapacağız? Bu konuda herkesin kendine göre bir düşüncesi mutlaka vardır. Yine herkesin olmasa bile bazı insanların kendine göre bir hesabı da mutlaka vardır ve hesapları çerçevesinde kulis çalışmalarına da muhtemelen başlamışlardır. Başkanlık koltuğuna oturmak bu hareketin istisnasız her ferdinin hakkıdır. Başkan olmayı gönlünden geçirenleri bu sebepten dolayı suçlayamayız ancak horozun çok olduğu yerde sabahın geç olacağı da aşikardır. Rahmetli YAZICIOĞLU’nun sağlığında komitacılık yapan insanların bugün ortaya çıkmaları ve agresif tavırlar sergilemeleri kaçınılmazdır. Dikkat edilmezse ve gerekli sağduyu gösterilmezse maazallah Rahmetli TÜRKEŞ sonrası karşılaştığımız “Yaşasın İllegalite” söylem ve eylemiyle karşılaşmamız mümkündür. …
Öncelikle
bu Milletin bu harekete ve hareketin kendisine yol haritası olarak aldığı
misyona ihtiyacı var. Dün vardı ,bugünde var. Yarın da olacak. Bu sebeple hem
milletin ihtiyacı ve devamlılığı açısından hem de Muhsin YAZICIOĞLU’nun
emanetine sahip çıkma açısından İ’lay-ı Kelimetullah için Nizam-ı Alem
Ülküsüne ve onu hayata geçirmek için uğraşan hareketle , hareketin
kurumlarına sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu vebal her birimizin sırtındadır.
Ve zaman ; meydanlarda ettiğimiz “Ülkücü Yemini”nin arkasında durma
zamanıdır.
Rahmetli YAZICIOĞLU bir hareketin lideri ve bu hareketin bir kolu (siyasi) olan BBP’nin de Genel Başkanıydı. Şimdi BBP’ye bir Genel Başkan seçilecek. Seçilecek kişi harekete lider olabilecek mi bekleyip göreceğiz çünkü lider seçilmez lider doğulur. Bu sebeple de Lider nadide bulunur. Bundan sonra ne yapılacak?
Herkes
doğru ya da yanlış bir şeyler söylüyor. Herkesin düşüncesine saygımız var.
Ancak ve maalesef düşüncesini ifade eden kardeşler analitik ve çok boyutlu
düşünmek yerine tek boyutlu düşünme kolaycılığına yönelmiş durumdalar.
(İstisnalar kaideyi bozmayacaktır) Herkesin her şeyi en iyi bildiğini iddia
ettiği bir toplulukta niçin olayı pek çok açıdan değerlendiren insan sayısı
azdır anlayabilmiş değilim.
Rahmetli YAZICIOĞLU’nun hiçbir zaman sıcak bakmadığı vakıfçılık söylemi yeniden hortlamış durumda. Oysa rahmetli YAZICIOĞLU ömrünün son anına kadar BBP’nin hayatta kalması ve seçimlerde başarılı olması için mücadele etmişti. Ve bu çalışmalar esnasında hakka yürümüştü. Bugün partinin kapatılarak vakıfa dönüştürülmesini isteyenler var. Oysa inanılan ve uğruna mücadele edilip şehitler verilen dava siyasi misyonu da olan bir davadır. Siyaset alanından çıkılarak yapılacak bir vakıfçılık hareketi , hareketin harakiri yapması ile eş anlamlıdır. Kaldı ki partinin kapatılması , böylesine büyük misyonu olan bir hareketi siyasi alandan olduğu kadar toplumsal alandan da çıkarmak , salona hapsetmek ve halktan kopuk elitist bir harekete dönüştürmek demektir. Bugün halktan kopuk Aydınlar Ocağı , Türk Ocağı …gibi yapılar sadece belli kesimlere hitap etmekte ve çabaları da dar bir çerçeve de akis bulmaktadır. (Burada bu yapıların faaliyetlerini küçümsemek ya da eleştirmek amacıyla isimlerini zikretmedim.) Bürokrasiye ve devletin üst kademelerine kadro yetiştirileceğini ileri süren kardeşlerimize şu hususları hatırlatmak isterim. Bürokraside etkili olmak ve adam yerleştirmek için siyasi partilerle pazarlık yapmak durumunda kalacaksın ki bu hem taşıdığın ve sahip olduğun değerlerden tavizi getirir hem de misyonuna aykırıdır. Ayrıca iktidara gelmek isteyen partiye basamak olmak ve seninle farklı görüşlerde olan grup ya da hareketlere taşeronluk yapmak durumunda kalınacaktır. Her seçim döneminde farklı partilerle pazarlık masasına oturmak ve anlaşmak hareketi “omurgasız” bir yapı olmaya zorlayacaktır. Ayrıca yetiştirilen kişilerin başka yapılara girmesi bu kişilerde farklı oranlarda bozulmayı da beraberinde getirecek ve gaye-netice ilişkisinde kopmaya sebep olacaktır. İfadelerimizi daha somut örneklerle açıklayalım. Nur cemaatinin farklı kollarının yıllarca iktidara oynayan partilerle pazarlık yapması ve uzun süre Süleyman Demirel’in liderliğindeki Adalet Partisi-DYP çizgisini , ilerleyen dönemde Turgut Özal ve Mesut Yılmaz liderliğindeki Anavatan Partisini ve son döneminde AKP yi desteklemeleri , 2002 seçimlerinde Süleyman Hilmi Tunahan efendinin talebelerinin 28 Şubatçı Mesut Yılmaz’ı desteklemeleri , yine Nur Cemaati içerisinde DSP ve Ecevit’i destekleyenlerin çıkması ilk akla gelen örneklerdir. Oysa rahmetli YAZICIOĞLU vefatından yaklaşık 10 gün önce Karaman’da seçim bürosunda “ Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiçbirimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. ‘Püf’ dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim.” Diyordu. Mecliste en güçlü olduğu dönemde bile hesap yapmamıştı. Yolda bizimdi araçta bizimdi. Gidende bizdik yolda kalacakta. Arabayı istediğimiz hızda , istediğimiz yöne sürdük. Başkasının arabasına binmediğimiz için düz durduk , dik durduk , düz yürüdük. Şimdi niçin başkasının arabasına binmeyi düşünelim. Direksiyonda sen olmadığın sürece nereye gidebileceğine nasıl karar verirsin? Ve nasıl dik durabilirsin? Partinin kapatılması ve ocaklarla yola devam edilmesi gerektiğini söyleyenlere de yukarıda sadece kurulacak vakıf ile yola devam edilmesini isteyen kişilere söylediklerimizi tekrar etmekle yetineceğiz. Dışarıdan harekete lider getirmeyi düşünenlerinde olduğu kulağımıza çalındı. Bunu aklından geçiren kardeşler , bu düşünceniz Muhsin YAZICIOĞLU’nun 16 yıllık çabasına , gayretine hakarettir. Bu yapının en küçüğünden en büyüğüne kadar her ferdine hakarettir. Davası , davam olmayan hiçbir kimse ile değil mücadele etmek bir arada olmayı bile zul sayarız. Eminim ki sizlerin dışında her Nizam-ı Alem Hareketi mensubu bizim gibi düşünmektedir. Abdullatif ŞENER gibi isimlerin yapı içerisinde zikredilmesi abesle iştigaldir. Ona tabi olmak istiyorsanız ABD ve ulusalcıların teşviki ile ve AKP den koparacağı milletvekilleri ile parti kurma hazırlığındadır. Gidiniz ve partisinde görev alınız. O halde ne yapacağız?
Tüm
cemaatlerin ve grupların “hareket” olabilmek için çabaladığı bir ortamda
tenzil-i rütbe ile hareketten cemaate yada elitist bir gruba dönüşmek fikrini
zihinlerimizden çıkarmamız gerekmektedir. Vakıf kurmaya karşı değiliz hatta
mümkün olsa da 10 tane vakıf 20 tane dernek , sayısız sivil toplum örgütleri
kurabilsek. Keşke tüm bunları geçtiğimiz 16 sene içerisinde yapabilmiş
olsaydık.
Bir an önce gerek ocaklarda gerekse parti taban ve tavanında geçmişe sünger çekip helalleşmek suretiyle sırt sırta verilmeli ve kırgınlıklar ortadan kaldırılarak birlik sağlanmalıdır. Burada kastımız kişisel dargınlıkların ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Ocak ve Partilerde sorumluluk sahibi insanların üç düşünüp bir konuşması ve beş düşünüp bir hareket etmesi gerekmektedir. Teşkilatlara gelen giden kimselere dikkat etmeli , gelenlere mesafeli yaklaşmalı ancak bunu paranoyaya dönüştürmemelidir. Bu yapıdan pek çok insan gelip geçmiştir. Giden insanların bir kısmı rant ve makam için gitmiştir. Bununla beraber iş ve aile düzeni bozulduğu ve yorulduğu için giden insanların varlığı da hepimizin malumudur. Özellikle iş ve aile düzeni bozulanlar ve yorulduğu için gitmiş olanlar yeniden yapıya çağrılmalı ve yapı içine alınmalıdır. Hatta görev dağılımları yapılırken bile insanların bir zamanlar şu ya da bu sebeple kenara çekilmiş olmaları yüzlerine vurulmamalı ve ehliyete-liyakate önem verilmelidir. Gerek Genel Merkezler (Ocak ve Parti) gerekse il , ilçe yönetimleri yetki ve sorumluluk kendilerinde kalmak kaydıyla daha önce kendi yapılarında ve bölgelerinde görev almış yöneticiler içerisinden çalışmalarda yardımcı olmak ve fikir almak için bir akil kişiler meclisi oluşturmalıdır. Bu meclis herkesin bir parça koparmak ve yapıya sızmak için fırsat kolladığı bir ortamda yapının makul ve mantıklı hareket etmesini sağlayacaktır. Hukuken önümüzdeki 45 gün içerisinde Partinin kongreye gitmesi gerekmektedir. Umarım mevcut genel merkez yöneticileri suyun başında bulundukları ve/veya başkanın son anına kadar yanında oldukları gibi gerekçelerle bir oldu-bittiye tevessül edip genel başkanlık seçimini aceleye getirmezler. Daha sağlıklı bir yapının oluşturulması ve seçimin daha sağlıklı yapılması için gerekirse 6 ay sonra bir kongre daha yapılmak kaydıyla şimdilik akil kişilerden oluşan bir grubun parti yönetimini alması ve bu grup tarafından ikinci bir kongreye gidilmesi de düşünülebilir. OCAK MENSUPLARINA Bugün itibarı ile bu toplumun en değerli varlığı sizlersiniz. Dost-düşman herkes bir şekilde sizi ele geçirmek ,aranıza sızmak ve sizi bir şekilde kullanmak için çaba göstermektedir. Bu hareketi buralara taşıyan bugün mensubu bulunduğunuz ocaklardan yetişen insanlardır. Kuruluş döneminde “Hareket” ocak mensuplarının omuzlarında yükselmişti. Bundan sonra da hareketin taşıyıcı gücü siz (ocaklar) olacaksınız. Bugün davanın sorumluluğu sizin omuzlarınızda. Bu sorumluluğun farkına vararak hareket ediniz. Bugün ocaklarımız maalesef kuruldukları dönemdeki kadar güçlü değiller. Burada hepimizin vebali var. Ancak asıl vebal ocakları parti içi çekişmeye karıştıran kişilerdedir. Bugünde parti başkanlığına aday olacak kişiler içerisinde sizi kendi yanına alarak kullanmak isteyecek birileri mutlaka olacaktır. Bu amaçla size yanaşmaya çalışanlar bulunacaktır. Gönlünüzden geçen , sevdiğiniz , partiye başkan olmasını istediğiniz biri mutlaka olacaktır. Parti içi mücadelenin tarafı olmayınız. Bu uzun vadede hem sizi hem de tüm hareketi bitirir. Unutmayınız ki bugün sırtınızı sıvazlayan pek çok partili yarın zekatlarını , paralarını , yardımlarını cemaatlere vereceklerdir. Dün öyle olmuştu, yarında öyle olacaktır. Ve dışarıdan size yönelik yapılacak etkilere ani tepkiler vermeyiniz. Önce düşününüz , sonra bir daha , bir daha düşününüz. Gerekirse sizden büyükleri arayıp fikirlerini sorunuz , bilgi alınız ve ona göre tepkiler veriniz. Boş konuşan ; kötü konuşan , yalan konuşan , küfür eden , sizi provake etmeye çalışan insanlar çevrenizde oldukça fazla sayıda mevcuttur. 1992 de Rahmetli YAZICIOĞLU ve arkadaşlarının arkasından söylemedik söz bırakmayan SATILMIŞLAR bugün ortada dolaşıp intikamdan bahsetmektedir. Dikkatli olunuz. Bu sözlerimi mensubu bulunduğunuz ocakların kuruluş/gelişme döneminde hasbelkader görev almış ve yaşça sizlerden büyük bir ağabeyinizin sözleri olarak alınız.
…
Biz vebalden kurtulmak ve sorumlulara farklı bir bakış açısı sunmak amacıyla düşüncelerimizi dile getirdik. Sorumluluk mevkiinde bulunan kardeşlerimiz düşüncelerimizden faydalanır ya da faydalanmazlar bu tamamen onları bileceği bir iştir. Ama asla ve asla başkasının arabasına binmeyeceğimizin , başkasının göstereceği hedefe gitmeyeceğimizin, başkalarına taşeronluk yapmayacağımızın ve ocaklarda ettiğimiz yeminimize sadık kalacağımızın bilinmesini isteriz. |